İŞ GÜVENLİĞİ UZMANI VE İSG YÖNETMELİĞİ

Öz

30.04.2015 tarih ve 29342 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yürüten iş güvenliği uzmanları ve eğitim kurumları ile ilgili düzenlemelerde önemli değişiklikler içermektedir. Söz konusu Yönetmelikte özellikle iş güvenliği uzmanlarının çalışma süreleri, iş güvenliği uzman yardımcısı görevlendirilmesi, işveren tarafından alınmayan önlemlerin Bakanlığa bildirilmesi,  yapılacak iş ve işlemlerin elektronik ortamda yürütülmesi gibi birçok dikkat çekici düzenleme bulunmaktadır.

Anahtar Kelime: İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmet Sağlayıcıları, İş Güvenliği Uzmanı Yönetmeliği, İş Güvenliği Uzmanı, Eğitim Kurumları

            GİRİŞ

İşveren güvenli ve sağlıklı bir çalışma ortamı tesis etmek için gerekli iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekiminden almaktadır. İş güvenliği uzmanı ve eğitim kurumlarının genel itibariyle yapması gerekenler ve sorumlulukları İş Güvenliği Uzmanları Yönetmeliğinde düzenlenmiştir. 2012 yılında çalışma hayatına giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 30’uncu maddesine istinaden çıkarılan İş Güvenliği Uzmanları Yönetmeliği iş sağlığı ve güvenliği alanında yapılan düzenlemeler arasında en çok tartışmalara konu olan yönetmeliktir. Tartışmaların bu denli odak noktasında olmasının en büyük sebebi bünyesinde iş sağlığı ve güvenliği hizmet sağlayıcılarını doğrudan ilgilendiren birçok düzenlemeyi barındırmasıdır. Bu durumdan ötürü söz konusu alanda yapılan birçok düzenlemelere defalarca TBB, TMMOB, işveren sendikaları vb. kuruluşlarca itiraz edilmiş ve iptal davaları açılmıştır. Bu alanda en son İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile birçok önemli konuda düzenleme yapılmıştır.

İş Güvenliği Uzmanlarının İş Yükü Hafifliyor

İş güvenliği uzmanlarının iş kazaları ve meslek hastalıklarının engellenmesinde işyerleri için önemi çok büyüktür. Özellikle çalışanların bilgilendirilmesi, eğitim verilmesi, risk değerlendirmesi yapılması ve alınması gerekli önlemlerin belirlenerek işverene rehberlik edilmesi gibi birçok önemli iş sağlığı ve güvenliği faaliyeti iş güvenliği uzmanları tarafından yürütülmektedir. Bir iş güvenliği uzmanının işyerine iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri için çalışan başına ne kadar zaman ayırması gerektiği İş Güvenliği Uzmanı Yönetmeliğinin 12. maddesine göre belirlenmektedir. Yapılan iş sağlığı ve güvenliği denetimlerinde söz konusu maddede belirtilen sürelerin yeterli olmadığı ve bu durumdan ötürü çoğu zaman iş güvenliği uzmanlarının işyeri için ayırmak zorunda oldukları hizmet saatlerinin yeterli olmadığı, iş güvenliği uzmanın çok fazla işyerine hizmet vermesinden dolayı bazı işyerine yeterli zamanı ayırmadığı görülmüştür.

İş Güvenliği Uzman Yönetmeliğinde yapılan değişikle bundan sonra iş güvenliği uzmanları işçi başına işyerine daha fazla zaman ayıracaklar. Bu durum iş güvenliği uzmanlarının hem daha az işyerine iş sağlığı ve güvenliği hizmeti vermesini hem de hizmet verdiği işyerlerinde daha verimli olmasını sağlayacağı aşikârdır. Yapılan yönetmelik değişikliğine göre iş güvenliği uzmanının çalışan başına ayda vermesi gereken hizmet süresi uzatılmış ve İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliğine göre az tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde çalışan başına ayda sırasıyla en az 10 dakika, 20 dakika ve 40 dakika olarak belirlenmiştir. Aynı düzenleme ile eğer iş güvenliği uzmanı işyerinde tam süreli istihdam ediliyorsa başka işyerinde fazla çalışma yani haftalık 45 saati aşan çalışma yapamayacağı düzenlenmiştir.

İş güvenliği uzmanı yönetmeliğinde daha önce işveren az tehlikeli işyerinde her 2000 ve daha fazla çalışan için tam gün çalışacak en az bir iş güvenliği uzmanı görevlendirmesi gerekirken yönetmelikte yapılan değişiklikle bu sayı aşağıya çekilmiştir. Artık işveren az tehlikeli işyeri için her 1000 ve daha fazla çalışan için bir tam süreli uzman görevlendirmesi gerekecektir. Aynı şekilde tehlikeli işyerleri için söz konusu çalışan sayısı 1500’den 500’e çok tehlikeli işyeri için ise 1000’den 250’ye indirilmiştir. Söz konusu uygulama 2016 yılının başından (01.01.2016) itibaren yürürlüğe girecektir. O tarihe kadar eski uygulama devam edecektir. Örnek olarak az tehlikeli sınıfta yer alan 1000 kişinin istihdam edildiği bir işyeri için an itibariyle 1 iş güvenliği uzmanı istihdam etmesi yeterliyken 2016 yılında 2 iş güvenliği uzamını istihdam etmesi gerekecektir.

İşveren İş Güvenliği Uzmanı için Yardımcı Görevlendirebilecek

Yapılan iş sağlığı ve güvenliği denetimlerinde kurumsal bir yapılanması olmayan çoğu işyerinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili bütün faaliyetlerin tamamen iş güvenliği uzmanın sorumluluğuna bırakıldığı ve iş güvenliği uzmanının tek başına yeterli olmadığı görülmektedir. Özellikle bu durumdan dolayı iş güvenliği uzmanı yönetmeliğinde yapılan değişiklikle işveren iş güvenliği uzmanına yardımcı olmak üzere, iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip ve işyerinin tam süreli sigortalı çalışanları arasından birini iş güvenliği uzman yardımcısı olarak görevlendirebilecek. Burada bir parantez açarak her ne kadar yönetmelik değişikliğinde ortaya net bir şekilde koyulmuş olmasa da şunu açıklamak yerinde olacaktır. İşverenin görevlendirmiş olduğu iş güvenliği uzman yardımcısı işyerinin alması gereken iş sağlığı ve güvenliği hizmet süresinden düşülmeyecektir. İşveren eğer birden fazla iş güvenliği uzmanı çalıştırmak zorunda kalırsa sadece tam süreli olarak görevlendirmesi gereken iş güvenliği uzmanının, işyerinin tehlike sınıfına uygun belgeye sahip olması yeterli olacaktır.

İş güvenliği Uzmanlarına Sektörel Olarak Branşlaşma Geliyor

Bilindiği gibi mühendislik veya mimarlık eğitimi veren fakültelerin mezunları, teknik öğretmenler, fizikçi, kimyager veya biyolog unvanına sahip olanlar ile üniversitelerin meslek yüksekokullarının iş sağlığı ve güvenliği programı mezunları iş güvenliği uzmanı unvanını alabilmektedir. Bir tekstil mühendisi, endüstri mühendisi veya biyolog iş güvenliği uzmanı olabilmekte ve daha önce hiç tecrübesi olmadığı bir sektörde uzman olarak görev yapabilmektedir. Bu durum birbirine benzer tehlike ve riskler içeren sektörler için sakınca doğurmaz iken kendine özgü tehlike ve riskler barındıran ve mesleki bilgi gerektiren sektörlerde yetersiz düzeyde olan iş güvenliği uzmanlarının istihdam edilmesine sebep olmaktadır. 6645 sayılı Kanun ile bundan sonra iş güvenliği uzmanlarına sektörel branşlaşma getirilmiştir. Sektörel branşlaşma ile maden işyerlerinde sadece maden mühendisi olan iş güvenliği uzmanları, yapı işlerinde ise sadece inşaat mühendisi veya teknikeri olan iş güvenliği uzmanları çalışabilecektir. Çalışama Bakanlığı ileri tarihlerde sektörel düzenleme çerçevesinde maden ve yapı ile diğer sektörlerde öncelikli olarak hangi meslekî unvana sahip iş güvenliği uzmanlarının görev yapacağının ve bunların yanında görev yapacak diğer mesleklere sahip iş güvenliği uzmanlarının belirlenmesine dair usul ve esasları belirleyecek.

Hayati Tehlike Söz Konusu Olursa Uzman Bakanlığa İhbarda Bulanacak

İşveren iş sağlığı ve güvenliği konusunda görevlendirdiği kişi veya hizmet aldığı kurum ve kuruluşlar tarafından iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili mevzuata uygun olan ve yazılı olarak bildirilen tedbirleri yerine getirmek zorundadır. (İSG Kanun m.6/1.ç)  6331 sayılı Kanun’da iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi tarafından bildirilen önlemleri yerine getirmeyen işverenler için idari para cezası öngörülmektedir. Bunun yanında bildirilen hususlardan hayati tehlike arz edenlerin işveren tarafından yerine getirilmemesi hâlinde iş güvenliği uzmanına ve işyeri hekimine durumun Çalışma Bakanlığına bildirilmesi görevi verilmiştir. Daha önceki düzenlemede iş güvenliği uzmanına “hayati tehlike” içeren noksan hususların Çalışma Bakanlığına bildirilmesi görevi verilirken hayati tehlikenin ne olduğu veya hangi noksan hususların hayati tehlike olarak değerlendirilebileceğine dair bir düzenleme bulunmamaktaydı. Hayati tehlikenin bu şekilde iş güvenliği uzmanının öznel görüşüne bırakılması söz konusu hükmün uygulaması noktasında sakatlıklara sebebiyet vermekteydi. İş Güvenliği Uzmanları yönetmeliğinde yapılan değişiklikle iş güvenliği uzmanının Çalışma Bakanlığına bildirim yapması gereken durumlara açıklık getirilmiştir. Bu kapsamda iş güvenliği uzmanı işverene yazılı olarak bildirilen iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili alınması gereken tedbirlerden acil durdurma gerektiren haller ile yangın, patlama, göçme, kimyasal sızıntı gibi hayati tehlike arz edenleri, belirlenecek makul bir süre içinde işveren tarafından yerine getirilmemesi hâlinde, işyerinin bağlı bulunduğu çalışma ve iş kurumu il müdürlüğüne yazılı olarak bildirmesi gerekmektedir.  Bildirim yapmayan işyeri iş güvenliği uzmanının belgesi üç ay, tekrarında ise altı ay süreyle askıya alınacağı da geçtiğimiz günlerde 6645 sayılı Kanun ile düzenlenmiştir.

İş Güvenliği Uzmanlarının Eğitimine Şekil Veren Komisyonun Yapısı Değiştirildi

İş güvenliği uzmanı, iş yeri hekimi ve diğer sağlık personelinin sertifika almak için verilmesi gereken eğitim programının içeriği ile programda görevli eğiticilerin nitelikleri Çalışma Bakanlığı tarafından oluşturulan komisyonca belirlenmektedir. Söz konusu komisyona[1] Bakan veya Bakanlık Müsteşarı tarafından belirlenecek bir yetkili başkanlık etmekteyken ilgili yönetmelikte yapılan değişiklikle komisyon üyelerinin belirlenmesi büyük ölçüde İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğüne bırakılmıştır. Yapılan Yönetmelik değişikliği ile söz konusu komisyon İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü veya Yardımcısının başkanlığında Genel Müdürlükten üç üye ve İş Teftiş Kurulu Başkanlığından seçilecek bir üye ile gerek görüldüğünde üniversitelerin tıp, hukuk, eğitim, mühendislik ve iletişim fakültelerinden seçilecek öğretim üyelerinden oluşacak şekilde yapısı değiştirilmiştir.

[1]İş güvenliği Uzmanları yönetmeliğinde değişiklik yapılmadan önce komisyon Çalışma Bakanı veya Bakanlık Müsteşarı tarafından belirlenecek bir yetkilinin başkanlığında İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ve İş Teftiş Kurulu Başkanlığından seçilecek üyeler ile gerek görüldüğünde üniversitelerin tıp, hukuk, eğitim, mühendislik ve iletişim fakültelerinden seçilecek öğretim üyelerinden oluşmaktaydı.

İş Sağlığı ve Güvenliği ile İlgili İş ve İşlemler Elektronik Sistem Üzerinden Yapılacak

Elektronik Tebligat Yönetmeliği kapsamında OSGB’ler, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri, diğer sağlık personelleri ve eğitim firma ve şirketleri İSG-Katip ve e-devlet sistemi üzerinden çoğu iş ve işlemleri yürütebilecek. İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünce kişi, kurum veya kuruluşlara yazılacak yazı ve yapılacak bildirimlerin tebliğinde, İSG-Katip sisteminde beyan edilen elektronik postaları üzerinden işlem yapılacaktır. Elektronik posta değişikliği olması halinde bu değişikliğin bir ay içinde İSG-Katip sistemi üzerinden beyan edilmesi gerekmektedir.

Elektronik ortamda yapılabilecek iş ve işlemler şöyle sıralanmaktadır;

  • Eğitim kurumu yetki belgesi almak amacıyla, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğüne başvuru yapılması
  • Eğitim kurumlarının yetkilendirilmesi,
  • Eğitim kurumlarınca yürütülen her türlü iş ve işleme ilişkin takip, kontrol, izleme, onay verme, başvuru alma gibi faaliyetler,
  • Hazırlanan teorik eğitim programını, eğitim verilecek konulara uygun eğiticiler ile eğitime katılacakların listesini eğitimin başlangıç tarihinden en az üç gün önce bildirilmesi,
  • Eğitim kurumlarında görev yapan eğiticilerin listesi, eğiticilerin ayrılması ve yerine başka kişilerin atanması, işlemlerinin İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğüne bildirilmesi, eğiticilerin sözleşmelerinin tek taraflı feshedilmesi ve yenilemesi işlemleri,
  • Eğitim kurumlarının, eğitim programının unsurlarından olan uygulamalı eğitimlerin yapılacağı işyerlerinin listesini ve eğitim tarihlerinin bildirilmesi,
  • Genel Müdürlükçe onaylanmış olan eğitim programının hiçbir unsurunda değişiklik yapılamaz. Ancak, sebebinin Genel Müdürlüğe e-devlet sistemi üzerinden aynı gün bildirilmesi ve yeni eğiticinin müfredatta belirlenen niteliklere uygun olması şartıyla sadece programda görevli eğiticilerde değişiklik yapılabilir.
  • İş güvenliği uzmanlığı belgesi almak isteyen ve sınavda başarılı olan adayların ile yazılı olarak eğitim kurumları tarafından, eğitim programlarına katılmadan doğrudan sınava girecek olan adayların başvuruların değerlendirilmesi gerekli nitelikleri haiz olduklarını gösteren belgelerin iletilmesi,
  • Eğitim kurumlarında adres değişikliği yapmadan önce e-devlet sistemi kullanılarak Genel Müdürlüğe başvurulması,
  • Eğitim kurumlarında unvan değişikliği yapılması halinde 30 gün içinde yetki belgesinin yenilenmesi
  • Eğitim kurumunda sorumlu müdür olarak görevlendirilen kişinin değişmesi veya bu kişinin görevinden ayrılması halinde durum en geç üç gün içinde bildirilmesi,
  • Sorumlu müdürün görevden ayrılması durumunda en geç 30 gün içerisinde yeni sorumlu müdür atanması ve durumun Genel Müdürlüğe bildirilmesi,
  • Eğiticilerin belgelendirilmesi işlemleri,
  • Eğitimlerin etkin ve verimli bir şekilde verilip verilmediğinin izlenmesi,
  • OSGB, iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personelinin yapmış olduğu ihlallere karşın ihtar puanının uygulanması,

E-devlet ile ilgili iş ve işlemler e-devlet sistemi alt yapısı hazır olana kadar başvurular yazılı olarak yapılmaya devam edecektir. Sistemin hazır olduğu İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünün web sayfasında duyurulacaktır.

İtiraz Komisyonu Kuruluyor

İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yürüten kişi veya kurumlar Çalışma Bakanlığı tarafından verilen belgelerinin askıya alınma ve iptali ili ilgili itirazlarını İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğüne yapmaktadırlar. İş güvenliği uzmanları yönetmeliğinde yapılan değişiklikle söz konusu itirazların değerlendirilerek sonuçlandırılması için “itiraz komisyonu” oluşturulmuştur. Komisyon İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünün bağlı bulunduğu Müsteşar Yardımcısının başkanlığında, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü ve ilgili Genel Müdür Yardımcısı, ilgili Daire Başkanları ile iş sağlığı ve güvenliği uzmanlarından üç üyeden oluşmakta ve kararlarını oy çokluğuyla alınmaktadır. Oyların eşitliği halinde Başkanın oyu belirleyici olacaktır.

Eğitim Kurumlarının Binalarına Çeki Düzen Veriliyor

İş Sağlığı ve Güvenliği kurumlarının eğitim amaçlı kullandıkları bina ve eklentilerinde yaşanan sorunlar üzerine yönetmelikte değişiklik yapılmıştır. Buna göre eğitim kurumlarının faaliyet gösterecekleri mekânda bulunan derslik ve diğer tüm bölümlerinin arasındaki geçişlerin kurum içerisinden olması ve eğitim kurumunun bir bütünlük arz edecek şekilde düzenlenmesi ve eğitici veya sorumlu müdür odalarının diğer bölümlere geçiş için kullanılmaması, tuvalet ve lavabonun derslik içinde bulunmaması gerekmektedir. Kamu kurumları ve üniversitelere kurulan eğitim kurumları için kurumun yerleşkesi içinde olmak koşuluyla belirtilen zorunlu mekânlar, birbirine uzaklığı en fazla 100 metre olan ayrı bölümlerden oluşturabilme hakkı tanınmıştır. Derslik kapıları, sadece koridor veya dinlenme yerine açılacak şekilde düzenlenir ve derslikler diğer bölümlere geçiş için kullanılamayacağı düzenlenmiştir.

Eğitim Kurumlarının Görevlendirmesi Gereken Öğretici Sayısı Değişti

Yapılan yönetmelik değişikliği ile eğitim kurumlarının görevlendirmesi gereken eğitici sayısı 4’den 3’e indirilmiştir. Eğitim kurumları iş güvenliği uzmanlığı eğitimi için; en az biri mühendis, diğeri farklı meslek dalından olmak üzere en az iki eğiticiyle 60 günden az olmamak üzere tam süreli iş sözleşmesi yapma zorunluluğu getirilmiştir. Sözleşmenin 60 günden önce eğitici tarafından feshedilmesi halinde; eğiticinin başka bir eğitim programında görevlendirilmesi 60 gün tamamlanmadan önce onaylanmaz. Sözleşmenin eğitim kurumu tarafından feshedilmesi halinde ise tam süreli yeni eğiticinin görevlendirilmesi 60 gün tamamlanıncaya kadar onaylanmaz ve yürümekte olan eğitim programları askıya alınır. Bütün eğitim programlarında tam süreli eğiticilerin yer alması zorunludur. Aynı şekilde işyeri hekimliği, iş güvenliği uzmanlığı ve diğer sağlık personeli eğitimi için eğitici belgesine sahip olan biri işyeri hekimi olmak üzere ikisi hekim, biri mühendis diğeri farklı meslek dalından olmak üzere en az dört eğiticiyle yukarıda sayılan şartlarda sözleşme yapması gerekmektedir.

Yapılan Diğer Değişiklikler

Yönetmeliğin değiştirilen diğer hükümleri genel itibariyle eğitim kurumları ile ilgili iş ve işlemlerin yürütümüyle ilgilidir. Üzerinde değişiklik yapılan diğer hükümler ise şu şekilde sıralanmaktadır;

  • İş Güvenliği Uzmanları Yönetmeliğinin dayanağı  6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 30.  madde yanı sıra 24., 27., ve 31. Maddeleri de eklenmiştir.
  • Eğitim kurumları başvuru belgelerinden bazıları değiştirilmiştir.
  • Eğitim kurumlarının yetkilendirilmesi ile ilgili iş ve işlemler kısmen değiştirilmiştir.
  • Eğitim kurumlarının belgelendirilmesi ve vize işlemleri ile ilgili süreler değiştirilmiştir.
  • Günlük olarak, programa ait derslerin tamamının bitiminde katılımcı devam çizelgelerinin kontrolünü sağlamak ve bunları imza altına alması işlemi eklenmiştir.
  • Komisyonca belirlenen müfredat esas alınarak hazırlanan teorik eğitim programını, eğitim verilecek konulara uygun eğiticiler ile eğitime katılacakların listesini eğitimin başlangıç tarihinden en az üç günü önce Genel Müdürlüğe elektronik ortamda bildirilmesi ve bildirimden sonra katılımcı bilgilerine müdahale edilememesi ve düzeltmeye ilişkin talepte bulunulamayacağı eklenmiştir.
  • Yetkilendirilmiş eğitim kurumlarının zorunlu eğitici kadrosuna ilişkin hükümleri yerine getirmemeleri durumunda, ilgili kurumlara eksikliklerini gidermeleri için 30 gün süre verileceği ve verilen süre içerisinde zorunlu eğitici kadrosunu tamamlamayan kurumların eğitim programları İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünce onaylanmayacağı eklenmiştir.
  • İş güvenliği uzmanı, iş yeri hekimi ve diğer sağlık personeli adaylarının katılması gereken teorik ve uygulama ders süresi doldurmamalarının 5 yıl içerisinde tespit edilmesi durumunda belgenin iptal edilmesi hükmü değiştirilerek zaman sınırlaması kaldırılmıştır.
  • Eğitim kurumlarının, uygulamalı eğitimin yapılacağı işyerlerinin listesini ve eğitim tarihlerini İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğüne bildirme süresi değiştirilmiş ve “teorik eğitimin bitişinden itibaren yapılacak ilk sınavdan önce Genel Müdürlükçe ilan edilecek tarih” olarak belirlenmiştir.
  • İş Güvenliği Uzmanları yönetmeliği uyarınca kişi ve kurumlara uygulanan ihtar puanlarına ilişkin itirazlar, işlemin tebliğ tarihinden itibaren en geç 10 iş günü içinde İSG Genel Müdürlüğe yapılacağı ve bu süreden sonra yapılacak itirazlar dikkate alınmayacağı eklenmiştir.
  • Yetkilerin askıya alınması, iptali ve itirazı ile ilgili bazı hükümler değiştirilmiştir.

                  SONUÇ

Yukarıda açıklamış olduğumuz değişikliklerden Elektronik tebligat ile ilgili olanlar üç ay sonra diğer hükümler ise Yönetmeliğin yayımlanması ile yürürlüğe girecektir. İş güvenliği uzmanlarının işyerine hizmet sürelerinin uzatılmış olması yerinde bir düzenlemedir. Bu düzenleme ile hem iş güvenliği uzmanlarının iş yükü azalacağı hem de hizmet vermiş oldukları işyerlerine daha fazla vakit ayırmaya fırsat bulacakları ortadadır. Dolaylı bir olumlu etkisi de hizmet sürelerinin uzamasıyla daha fazla iş güvenliği uzmanına ihtiyaç duyulmasından dolayı dolaylı bir istihdam oluşmasını sağlamasıdır. Aynı şekilde dikkat çeken bir başka düzenleme ise iş güvenliği uzmanlarına yardımcı görevlendirmesidir. Her ne kadar olumlu bir düzenleme olarak görülse de emredici bir hüküm olmamasından ötürü söz konusu hükmün uygulama noktasında pek de işlevsel olmayacağı görülmektedir. İş güvenliği uzmanlarının branşlaşması daha önce 6645 sayılı Kanunda da yer alan bir düzenlemedir. Özellikle maden ve inşaat sektörlerinde branşlaşma büyük fayda getireceği aşikârdır. İş kazalarının yoğun yaşandığı diğer sektörlerde de aynı şekilde branşlaşmaya gidilmesi yerinde olacaktır. Bir diğer dikkat çekici düzenleme ise iş güvenliği uzmanının belirli tedbirleri alamayan işvereni Çalışma Bakanlığına bildirmesidir. 6645 sayılı Kanunla söz konusu eksiklikleri Çalışma Bakanlığına bildirmeyenlere ihtar puanı verileceği düzenlenmiştir. İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının belirli bir ücret karşılığında işverene hizmet sundukları göz önüne alındığında, alınmayan tedbirlerin Bakanlığa bildirilmesi uygulamasının sağlıklı bir şekilde yürütülmesinin pek de mümkün olmadığı görülmektedir. İş sözleşmesinin ana unsurlarından biri “işverene bağımlı çalışmak” iken, iş güvenliği uzmanlarının mesleki bağımsızlık içerisinde hareket etmesini beklemek makul görülmemektedir. Kanaatimizce iş güvenliği uzmanlarının ücretlerinin devlet tarafından bir fondan karşılanması hem uzman ve hekime işveren karşısında iş güvencesi sağlarken hem de iş sağlığı ve güvenliği hizmeti alımının maliyetinden kaynaklanan haksız rekabet ortamının bir nebzede olsa önüne geçilmesini sağlayacaktır. Bütün halinde yapılan düzenlemeler ele alındığında çoğu yapılması gerekli olduğu hatta yapılmasında bir nebze geç kalındığını söylemek yanlış olmayacaktır. Yapılan değişikliklerin sonuçları söz konusu hükümlerin zamanla işyerlerinde uygulanmaya başlanması ile daha rahat görülecektir.

Read More

SORULARLA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HİZMETLERİ DESTEĞİ

ÖZET

İnşaatlar Yapı İşlerinde İş Sağlığı Güvenliği Yönetmeliği ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasasında yer alan bazı hükümleri yeri getirmedikleri takdirde yürüttükleri inşaatlar mühürlenmekte ve inşaat durdurulmaktadır. 6331 İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası Kapsamında yapı işlerinde tespit edilen noksanlıkların tehlike seviyelerine göre önel verilmesi, idari para cezası veya işin kısmen ya da tamamen durdurulması yaptırımları uygulanmaktadır. Özellikle yapı işlerinde inşaatın durdurulması (işin tamamen ya da kısmen durdurulması) cezai ağırlık olarak hem maddi kayıp hem de itibar zedelenmesi noktasında idari para cezalarına nispeten çok daha ağır bir yaptırım olduğu bilinmektedir. İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası 25. maddesinde risk değerlendirmesinin hazırlanmaması veya hayati tehlike olarak nitelendirilen bir noksan hususun tespit edilmesi durumlarında inşaatın durdurulacağı dile getirilmektedir. Buna karşın hayati tehlikenin tanımına ve ya hangi noksan hususların hayati tehlike olarak nitelendirildiğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu noktada inşaatın durdurulmasına esas teşkil eden yapı işleri için hayati tehlike olarak değerlendirilen noksan hususların ortaya konulması son derece önemlidir.

           GİRİŞ

Son zamanlarda yaşanan iş kazaları aslında göz önünde bulunan fakat bir türlü görülemeyen bir gerçeğin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Her yıl ülkemizde meydana gelen on binlerce iş kazası, binlerce işçinin hayatını kaybetmesi veya daha fazlasının yaralanması ile sonuçlanmaktadır. İş kazaları ve meslek hastalıklarından ötürü yaşanan ölümler ve yaralanmalar hem toplum vicdanında hem de ülke ekonomisinde derin yaralar açmaktadır. Yaşanan iş kazları işçilerin can güvenliği ile doğrudan ilgili olan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin sebepler dairesinde işverenin iyi niyetine bırakılmasının mümkün olmadığını vurgulamakta ve bu konuda denetimlerin sıklaşmasının gerektiğini göstermektedir. Bilindiği gibi ölümlü iş kazalarının yaklaşık %30’u yapı işlerinde meydana gelmektedir.[1] Bu durumdan ötürü Çalışma Bakanlığı her yıl Yapı işlerinde programlı teftişler yürütmekte ve bu teftişler kapsamında tespit edilen hayati tehlike içeren noksanlıklara karşılık işin durdurulması yaptırımı uygulamaktadır. Söz konusu olan noksan hususların işverenler tarafından bilinmesi ve buna karşılık gereken önlemlerin alınması hem işçiler için güvenli ve sağlıklı bir çalışma ortamı oluşturulması noktasında hem de işin durdurulması halinde işverenin uğrayacağı üretim kaybı ve itibar zedelenmesinin önüne geçilmesi hususunda son derece elzem olduğu aşikârdır.

YAPI İŞLERİNİN DURDURULMASI SÖZ KONUSU OLDUĞU HALLER

          Hayati Tehlike Durumunda

Yapı işlerinde inşaatın iş sağlığı ve güvenliği yönünden durdurulmasının iki sebebi bulunmaktadır. Bunlardan ilki işyerindeki bina ve eklentilerde, çalışma yöntem ve şekillerinde veya iş ekipmanlarında çalışanlar için hayati tehlike oluşturan bir noksan hususun tespit edilmesidir.  İşin durdurulması yaptırımının düzenlendiği 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa’nın 25. maddesinde hayati tehlike giderilinceye kadar, hayati tehlikenin niteliği ve bu tehlikeden doğabilecek riskin etkileyebileceği alan ile çalışanlar dikkate alınarak işin tamamında durdurma uygulanabileceği gibi sadece bir bölümünde de işin durdurulabileceği belirtilmiştir. Mevzuatta hayati tehlikenin tam olarak bir tanımı bulunmamaktadır.  İş sağlığı ve güvenliğine yönelik yapılan teftişler ele alındığında hayati tehlike; giderilmediği zaman çalışanları iş kazasına veya meslek hastalığına uğratma ihtimali çok yüksek olan tehlikeler olarak tanımlamak mümkündür. Bu noktada yapı işleri açısından hangi noksan hususların hayati tehlike olarak değerlendirildiği ayrı bir önem kazanmaktadır.

          Risk Değerlendirmesi Hazırlanmamış Olması

Hayati tehlike mevcudiyetinden ayrı olarak çok tehlikeli sınıfta yer alan yapı işlerinde risk değerlendirmesi hazırlanmaması veya hazırlatılmaması sonucunda inşaat durdurulmaktadır. Özellikle üstünde durulması gereken husus hayati bir tehlikenin söz konusu olmadan risk değerlendirmesi hazırlanmamasının yalnız başına işin durdurulma sebebi sayılmasıdır. Bu durum hayati tehlikelerin daha önceden analiz edilerek değerlendirilmesi konusunun ne kadar ciddiye alınması gerektiğinin bir göstergesidir. Bu kapsamda yapı işleri ile ilgili hazırlanan risk değerlendirmesi İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliğinde belirtilen asgari gerekleri içermek zorundadır. (Söz konusu asgari gereklerin çalışmamızın konusuyla yakından ilgisi olmamasından dolayı sadece başlıklar halinde vermek daha uygun olacaktır; İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği madde 11/1 (dokümantasyon), madde 12 (hazırlanma periyodları), madde 6/1 (hazırlaması gereken ekip), madde 6,7,8,9 ve 10 (hazırlaması sırasında izlenmesi gereken yöntem ve adımlar)  Özellikle yapı işlerine mahsus hazırlanan risk değerlendirmesinde belirlenen tehlikelerin hangi sebeplerden dolayı meydana gelebileceği ve tehlikelerin olası sonuçları analiz edilmelidir. Risklerin sonuçlarını azaltabilecek veya meydana gelme olasılıkları düşürebilecek önlemlerin olup olmadığı incelenmeli ve risklerin her hangi bir kazaya meydan vermeyecek düzeye inip inmediği bunun yanında alınması gereken ek önlemlerin olup olmadığı değerlendirilmelidir.

YAPI İŞLERİNDE HAYATİ TEHLİKE OLARAK DEĞERLENDİRİLEN ve İŞİN DURDURULMASI UYGULANAN NOKSAN HUSUSLAR

Yapı işlerinde iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına yönelik noksan bir hususun tespit edilmesi halinde önel verilmekte veya idari para cezası uygulanmakta ama risk değerlendirmesi hazırlanmaması veya tespit edilen noksan hususun hayati tehlike arz etmesi halinde ise inşaatın durdurulması söz konusu olmaktadır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa’sında ve bu Yasaya istinaden çıkarılan yönetmeliklerde hayati tehlikenin tanımı tam manasıyla bulunmamaktadır. Buna karşın Çalışma Bakanlığı tarafından yürütülen iş sağlığı ve güvenliği teftişlerine bakıldığında yapı işleri ile ilgili hayati tehlike arz eden noksan hususların yüksekten düşme, elektrikle temas ve yangın tehlikesi olarak 3 başlık altında toplamanın mümkün olduğu görülmektedir.

         Yüksekten Düşme Tehlikesi İçeren Noksan Hususlar  

Yapı işlerinde yaşanan ölümlü iş kazalarının yarısına yakını yüksekten düşme sonucu meydana gelmektedir. Yaşanan kazaların kök sebebi incelendiğinde toplu koruma önlemlerinin yetersizliği, kişisel koruyucu donanımların kullanılmaması ve çalışanların eğitim düzeyinin yeterli olmaması hususlarının öne çıktığı görülmektedir. Genel itibariyle yaşanan kazalar inşaatların çeşitli yerlerinde bulunan boşluklardan veya iskele sistemindeki noksanlıklardan kaynaklanmaktadır.

11081439_10152818365954423_2442471085353834200_n

         Toplu Koruma Önlemlerinin Yeterli Olmaması 

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa’sının 5. maddesi doğrultusunda işveren “toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine göre öncelik” vermesi gerekmektedir. Yapı işlerinde özellikle yüksekten düşme riski bulunan çalışma yerlerinde çalışanların güvenliği öncelikle güvenli korkuluklar, düşmeyi önleyici platformlar, bariyerler, güvenlik ağları veya hava yastıkları gibi toplu koruma tedbirleri ile sağlanmalıdır. Yapı işlerinde betonarme platformların döşeme kenarlarında, asansör, merdiven, baca, şaft, aydınlatma boşlukları gibi döşemelerde süreksizlik meydana getiren boşluklarda, çatıda yapılan çalışmalarda ve kova boşluklarında çalışanların veya malzemelerin düşmesini engelleyecek toplu koruma tedbirleri alınmaması veya alınan tedbirlerin yeterli olmaması durumunda inşaat durdurulmaktadır. (Yapı İşlerinde İş Sağlığı Güvenliği Yönetmeliği Madde:5/2-a, Ek:4-A/4) Söz konusu yerlerde korkuluk sitemi kullanılacaksa; platformdan en az bir metre yükseklikte ve herhangi bir yönden gelebilecek en az 125 kilogramlık yüke dayanıklı ana korkuluk, platforma bitişik, en az 15 santimetre yüksekliğinde topuk levhası, topuk levhası ile ana korkuluk arasında açıklıklar 47 santimetreden fazla olmayacak şekilde konulan ara korkuluk bulunması gerekmektedir.

        İskelelerin Güvenliği ile İlgili Noksan Hususlar 

İnşaat işlerinin ayrılmaz bir parçası olan iskelelerin güvenliği yapı işlerinde önemli bir yere sahiptir. Yüksekten düşme riski içeren veya iskelenin sağlamlık ve dayanıklılığı ile ilgili noksan hususlar inşaatın durdurulmasına esas teşkil eden hayati tehlikelerdendir.  Özelikle cephe İskelesi platform elemanları ile iskele dikey elemanları arasında ve platform döşemesinde çalışanların düşmesine sebep olabilecek boşlukların bulunması, iskelesinde korkuluk sistemi bulunmaması veya korkuluk sisteminin uygun olmaması ve merdiven sistemleri veya benzeri güvenli ulaşım sistemlerinin olmaması gibi yüksekten düşme riskleri içeren noksan hususların tespiti durumlarında inşaat durdurulmaktadır. Bunun yanında iskele ayaklarında sabit veya düşeyliği ayarlanabilir taban plakaları bulunmaması veya iskelenin ayaklarının sabit bir zemine oturtulmaması gibi iskelenin sağlamlık ve dayanıklılığı noktasında zafiyete sebep olabilecek ve kaza riski doğurabilecek noksan hususlar da hayati tehlike arz eden noksanlıklar olarak değerlendirilmektedir.(Yapı İşlerinde İş Sağlığı Güvenliği Yönetmeliği Madde:5/2-a, Ek:4-B/30-36)

Yeni Bit Eşlem Resmi

     Korkuluk

korkuluk (3)korkuluk (2)

 

Elektrikle Doğrudan veya Dolaylı Temas Tehlikesi İçeren Noksan Hususlar

Yapı işlerinde doğrudan veya dolaylı elektrik ile temas riski içeren tehlikeler hayati tehlike olarak değerlendirilmekte ve tespit edilmesi durumunda işin durdurulması yaptırımı uygulanmaktadır. Bu kapsamda yapı alanı içerisindeki ana pano ve tali elektrik panolarında uygun kaçak akım rölesi tesis edilmemesi durumunda inşaat durdurulmaktadır. (Yapı İşlerinde İş Sağlığı Güvenliği Yönetmeliği Madde:5/2-a, Ek:4-A/16) Özellikle dinlenme,  ve barınma yerlerinin yanı sıra ıslak ve nemli çalışma alanlarında 30 mA değerinde kaçak akım rölesi tesis edilmelidir. Bunun yanı sıra açık alanlarda kullanılacak olan tali panolar çevresel faktörlerden ve mevsim şartlarından korunması için en az IP 54 güvenlik seviyesinde seçilmelidir.

       Yangın Tehlikesi İçeren Noksan Hususlar

Yapı alanlarında çalışanların barınmasına yönelik tesislerin (koğuşlar/yatakhaneler vb.) kurulması en çok sorun yaşanan hususların başında gelmektedir. Özellikle bu konuda yaşanan iş kazalarından sonra mevzuatımızda birçok düzenleme yapılmıştır. Dinlenme, barınma ve sosyal amaçlı kullanılan tesislerin yangına karşı yeterli güvenlikte malzemeden inşa edilmemesi veya çadır ve branda kullanılması durumunda inşaatın tamamen durdurulabileceği gibi sadece söz konusu tesislerde kısmen durdurma da uygulanabilmektedir. Mevzuatımızda yapı işlerinde çadır kullanılmasına ancak yanmaz malzemeden olmak kaydıyla meskûn mahal dışında, yol, demiryolu, köprü inşaatı gibi açık havada yapılan çalışmalarda izin verilmektedir.

Barınma yerlerinde kullanılan ısıtma ve soğutma sistemleri için gerekli tedbirlerin alınmaması veya ısıtma sistemlerinde yangın riski oluşturacak mangal, maltız ve benzeri açık ateş kullanılması çalışanlar için hayati tehlike oluşturan noksan hususlar olarak değerlendirilmektedir. Bunların yanında söz konusu yerlerde elektrik tesisatı, aydınlatma ve havalandırma sistemlerinde çalışanların güvenliğine yönelik risk oluşturan noksan hususların tespit edilmesi halinde inşaat kısmen veya tamamen durdurulmaktadır.

Yapı işlerinde yangına veya patlamaya sebep olabilecek kimyasal maddelerin depolanmasının uygun olmaması, depolama yerlerinin yeterli havalandırılmaması veya söz konusu yerlerde elektrik tesisatının ve aydınlatma sisteminin gerekli güvenlik seviyesini karşılamaması durumunda işin durdurulması yaptırımı uygulanmaktadır. İnşaat sahası içinde bulanan yanıcı veya patlayıcı kimyasal maddelerin depolandığı yerlerde öncelikle doğal havalandırma sağlanmalı, doğal havalandırmanın yeterli olmadığı durumlarda gerekli güvenlik seviyesinde suni havalandırma sistemleri kullanılmalıdır.  Söz konusu alanlarda elektrik tesisatı bulunması halinde exproof olmalı aksi takdirde bu alanlarda elektrik ve aydınlatma tesisatı kullanılmamalıdır.

      SONUÇ ve DEĞERLENDİRME

Yukarıda 3 başlık altında dile getirdiğimiz noksan hususlar yapı işleri için hayati tehlike olarak değerlendirilmekte ve hukuki sonuç olarak inşaatın durdurulmasına esas teşkil etmektedir. Çalışama Bakanlığının yürütmüş olduğu denetimlerde yapı işlerinde özellikle yüksekten düşme, elektrikle temas veya yangın tehlikesi oluşturan bir noksan husus tespit edilmesi halinde müfettiş raporuna istinaden inşaatta mühürleme işlemi gerçekleştiği görülmektedir.

 

SORULARLA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HİZMETLERİ DESTEĞİ

Bilindiği gibi iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yerine getirilmesi için sağlanacak desteğin usul ve esaslarını belirleyen İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinin Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik  24.12 2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmişti. Bununla beraber 2014 yılında yayınlanan tebliği ile verilecek desteğin detayları belirlendi. Tebliğ ve Yönetmelik kapsamında soru-cevap olarak verilecek desteği açıklamaya çalışalım.

DESTEKTEN HANGİ İŞYERLERİ YARARLANABİLİR?

Kamu kurum ve kuruluşları hariç olmak üzere ondan az çalışanı bulunanlardan, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri iş sağlığı ve güvenliği desteklerinden yararlanabilmektedir. Destek alacak yerlerin İSG-KATİP’e kayıtlı onaylanmış ve devam eden iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin verilmesine ilişkin iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi veyahut OSGB ile yapılmış bir sözleşmesinin olması şarttır.

İşyerinin tehlike seviyesi belirlenirken yürütülen asıl işin tehlike sınıfı dikkate alınır. İşyerinin sosyal sigortalar sicil numarasının 2., 3., 4., 5., 6. ve 7. hanelerinde bulunan numaralar işyerinin tehlike seviyesini veren NACE Kodudur. İşyerinin Tehlike seviyesini öğrenmek için söz konusu numaranın işyerlerinin tehlike seviyesini belirtir listede bulunması yeterlidir. Örnek olarak sigorta sicil numarası 2. 24.42.17.22.2222222.034.02 olan bir yerin NACE kodu: 24.42.17’dir.  İşyeri Tehlike Sınıfları Listesine bakıldığında işyerinin  “Alüminyum imalatı” verdiği ve çok tehlikeli sınıfta olduğu görülmektedir.mesleki_yeterlilik

ÇALIŞAN SAYISI NASIL TESPİT EDİLECEK?

İşyerinin teşvikten yararlanabilmesi için SGK tarafından tescil edilmiş kayıt altında bir işyeri olması gerekmektedir. Türkiye genelinde 10’dan az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli işyerleri teşvikten yararlanabilir.

-Aynı işverenin Türkiye genelinde birden fazla kayıtlı işyeri var ise, 5510 SS ve GSSK göre 4-1(a) kapsamında çalışan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan sigortalı sayısı dikkate alınır. -Alt işveren çalışırsa bu sayıya alt işverende dâhil edilir.

-Ücretsiz izin, İstirahat, Uzun Süreli Raporlu olanlar var ise bu sayı tespitinde dikkate alınır.

-Ay içinde İşe giren ve çıkan var ise çalışan sayı tespitinde dikkate alınır.

-3308 Sayılı Kanun kapsamında yer alan aday çırak, çırak ve işletmelerde mesleki eğitim gören öğrenciler çalışan sayısının ile İşyeri dışından hizmet alınan kısmi süreli iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi dikkate alınmaz.

DESTEK İÇİN BAŞVURU NASIL YAPILABİLİR?

Destek kapsamında bulunan işverenler İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğinin ekinde yer alan başvuru formu ile işyerinin tescil olduğu Sosyal güvenlik il müdürlükleri veya Sosyal güvenlik merkezlerine müracaat etmelidir. Aynı işverenin Türkiye genelinde birden fazla tescilli işyerinin bulunması halinde müracaat, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri başvuru formunda ayrı ayrı belirtilmek suretiyle işverenin merkez işyerinin tescilli olduğu Sosyal Güvenlik Kurumunca yapılır. Başvuru formunda tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için ayrı ayrı olacak şekilde destekten yararlanmak istenilen işyerlerine ait işyeri sicil numaraları ile ödemenin yapılacağı banka hesap numarası (IBAN) belirtilir. İşverenin başvurusunda belirttiği işyerlerinin dışında, Türkiye genelinde aynı işverene ait diğer işyerleri de tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için ayrı ayrı tespit edilerek, iş sağlığı ve güvenliği desteği verilecek işveren kapsamına girip girmediği ünitelerce belirlenir. Yapılacak sorgulama neticesinde SGK Kurumunun ilgili birimleri tespit edilen işyerlerinden bildirilen sigortalı sayısı da dikkate alınarak işlem yapılır. Başvurular, ünitece MOSİP Sisteminde kayıt altına alınır. Kayıt işlemi, MOSİP Sistemindeki ilgili menüden işverenin vergi kimlik numarası altında, sahip olduğu işyerlerinin sicil numaralarının girilmesi suretiyle yapılır. Dilekçe ve ekleri bir dosyada muhafaza edilir. Müracaatların MOSİP Sistemine kaydedilmesi sırasında söz konusu Sistem, bildirilen işyerleri için iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sağlanmasına ilişkin geçerli bir sözleşmenin olup olmadığı veya işyerinden veya dışından birinin görevlendirilip görevlendirilmediği İSG-KATİP uygulamasında kontrol eder. Geçerli bir sözleşme veya bir görevlendirme olmayan işyerleri için sisteme kayıt yapılmasına izin verilmez.

DESTEK İÇİN BAŞVURULAR NE ZAMAN YAPILABİLİR?

Destek ödemelerine ilişkin başvurular;

> Ocak, şubat ve mart ayları için nisan ayının,

> Nisan, mayıs ve haziran ayları için temmuz ayının,

> Temmuz, ağustos ve eylül ayları için ekim ayının,

>Ekim, kasım ve aralık ayları için izleyen yılın ocak ayının sonuna kadar yapılır.

DESTEK BEDELİ NASIL HESAPLANIR?

Destek kapsamında olan işyerlerine verilecek teşvikler sigortalıların çalıştıkları gün sayısı baz alınarak hesaplanır. İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinin Desteklenmesi Hakkında Yönetmeliğinin 5’inci maddesine göre tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için sağlanacak iş sağlığı ve güvenliği hizmet bedelinin sigortalı başına günlük miktarı 16 yaşından büyük sigortalılar için belirlenen prime esas kazanç alt sınırının günlük tutarının Yüzde 1,4, çok tehlikeli işyerileri için ise Yüzde 1.6’sıdır. Sağlanacak iş sağlığı ve güvenliği hizmet bedelinin tutarı, aylık prim ve hizmet belgesi ile bildirilen prim ödeme gün sayısı ile çarpılması suretiyle tespit edilir. Tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde aşağıdaki formül kullanılarak destek miktarı hesaplanabilir.

Aşağıdaki formülle de çok tehlikeli sınıfta işyerlerinin alabileceği destek aşağıdaki formül kullanılarak bulunabilir.

ba%c5%9fl%c4%b1ks%c4%b1z-1

İşverenler destek ödemelerini almak için Kurum adına tehlikeli ve çok tehlikeli işyerleri için tek bir yansıtma faturası düzenlerler. Düzenlenecek yansıtma faturalarında Kurumun vergi numarası olarak Hitit Vergi Dairesi Müdürlüğü 7750409379 vergi numarası kullanılır. Yansıtma faturalarında iş sağlığı ve iş güvenliği destek tutarlarını tehlikeli ve çok tehlikeli işyerleri için ödenecek destek tutarları ayrı ayrı gösterilir.  Her bir ay için hesaplanan tutarlar toplanır ve yansıtma faturasında “iş sağlığı ve güvenliği hizmet bedeli” olarak gösterilir. Her bir ay ve her bir işyeri için ayrı ayrı hesaplanacak tutarlar, tehlike sınıfına göre toplanarak toplam destek tutarı bulunur. Toplam tutara KDV uygulanarak fatura toplamı bulunur. İşverenler yansıtma faturalarını, ilgili olduğu dönem için belirtilen ödeme ayının 10’una kadar, söz konusu tebliğin ek-2’de belirtilen dilekçe örneği ile destek müracaatında bulundukları Sosyal güvenlik il müdürlükleri veya Sosyal güvenlik merkezlerine iletirler.

is_guvenligi_uzmanligi

DESTEKLER NASIL ÖDENİYOR?

İşverenin çalıştırdığı sigortalılara ilişkin aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde kuruma verilmiş olması ve kuruma destek ödemesinin yapıldığı tarih itibariyle Türkiye genelinde prim ve prime ilişkin borcun bulunmaması şarttır.  SGK yasal süresi içerisinde ödenmemiş prim ve prime ilişkin borcun bulunması halinde, destek tutarları bu borca sayılarak düşülür. İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinin Desteklenmesi Hakkında Yönetmeliğinin 6’ıncı maddesine göre Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamına giren işverenlere sağlanan hizmetin bedelini, üçer aylık dönemler halinde hesaplar. Dönem sonundaki tutarları takip eden ikinci ayın sonunda işverene öder.

  • Birinci dönem destek ödemeleri ocak, şubat ve mart ayları için mayıs ayının sonunda,
  • İkinci dönem destek ödemeleri nisan, mayıs ve haziran ayları için ağustos ayının sonunda,
  • Üçüncü dönem destek ödemeleri temmuz, ağustos ve eylül ayları için kasım ayının sonunda,
  • Dördüncü dönem destek ödemeleri ekim, kasım ve aralık ayları için izleyen yılın şubat ayının sonunda gerçekleştirilir.

Üçer aylık dönemler içinde her bir aya ilişkin aylık prim ve hizmet belgesi ile bildirilen toplam sigortalı sayısı esas alınarak hak edilen her bir ay için destek ödemesi hesaplanarak bu madde de belirtilen sürede destek ödemesi yapılır. Ayın son gününün resmi tatile rastlaması halinde destek ödemeleri resmi tatili izleyen ilk işgünü yapılır. İşveren tarafından geriye yönelik üçer aylık dönemler için talepte bulunulması halinde, talebin yapıldığı aya ilişkin üçer aylık dönemi takip eden ikinci ayın sonunda destek ödemesi yapılır.is-guvenligi-uzmanligi

DESTEKLER HANGİ DURUMDA KESİLİR?

Çalışma ve İş Kur İl Müdürlükleri, SGK denetim elemanları tarafından denetim yapılır. SGK denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarınca yapılan tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemeler neticesinde ya da bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden veya mahkeme ilamına istinaden çalıştırdıkları sigortalıları SGK’ya bildirmedikleri tespit edilen işverenler, tespitin yapıldığı ayı takip eden aydan başlanılarak sağlanan destekten üç yıl süreyle faydalanamaz ve kayıt dışı çalışanın işe başladığı aydan itibaren yapılan ödemeler SGK’ca yasal faizi ile birlikte geri alınır.

Birden fazla işyeri bulunan işverenlere ait işyerlerinde kayıt dışı çalışanı bulunduğunun tespiti halinde, gerek tespitin yapıldığı işyeri için, gerekse diğer işyerleri için kayıt dışı çalışanın işe başladığı aydan itibaren yapılan ödemeler SGK’ca yasal faizi ile birlikte geri alınır ve söz konusu işverenler tespitin yapıldığı ayı takip eden aydan başlanılarak sağlanan destekten üç yıl boyunca yararlanamaz.

DESTEK İÇİN VERİLECEK DİLEKÇE ÖRNEĞİ

                                                       SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

                                                       …… SOSYAL GÜVENLİK İL MÜDÜRLÜĞÜNE

Konu: İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinin Desteklenmesi Hk.

İşyeri Sicil No (Merkez) : ……

…… tarihleri arasında almış olduğum iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri bedeli hakkında düzenlemiş olduğum fatura ektedir. Fatura bedelinin, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 7 nci maddesi gereği başvuru formunda belirtilen IBAN numarasına ödenmesini talep ederim.

 

                                                                                                                                        Tarih  İsim/Soy isim

OSGB’LER TARAFINDAN TUTULMASI GEREKEN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KAYITLARI

İşveren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu madde 6’ya göre işveren  mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunulmasına yönelik çalışmaları da kapsayacak, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin işyerinde yürütülmesini sağlamakla yükümlüdür. Söz konusu hizmetler büyük ölçüde Ortak sağlık ve güvenlik birimlerince (OSGB) yürütülmektedir. OSGB’ler işyerlerine vermiş oldukları iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri kapsamında bazı belge, rapor ve evraklar hazırlamaları ve bunların bir kısmını kendi bünyesinde arşivlemelidir.

is-guvenligi

ORTAK SAĞLIK VE GÜVENLİK BİRİMİ

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanuna göre kamu kurum ve kuruluşları, organize sanayi bölgeleri ile Türk Ticaret Kanununa göre faaliyet gösteren şirketler tarafından, işyerlerine iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini sunmak üzere kurulan gerekli donanım ve personele sahip olan ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yetkilendirilen birime Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi (OSGB) denir. İş sağlığı ve güvenliği hizmetleri işyerlerinde alınması gereken iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin belirlenmesi ve uygulanmasının izlenmesi, iş kazası ve meslek hastalıklarının önlenmesi, çalışanların ilk yardım ve acil tedavi ile koruyucu sağlık ve güvenlik hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla yapılan faaliyetler anlamına gelmektedir. Bunlardan bazıları risk değerlendirmesi yapmak, acil durum planı hazırlamak, tahliye ve yangın tatbikatları düzenlemek, çalışanlara eğitim vermek, iş sağlığı ve güvenliği konusunda rehberlik yapmak vb. hizmetler olarak sıralanabilir. 6331 sayılı Kanunun 6’ıncı maddesine göre işveren söz konusu hizmetleri belirlenen niteliklere ve gerekli belgeye sahip olması hâlinde kendisi yapabilir, çalışanlarının arasından uygun niteliklerde ve belgeye sahip kişileri görevlendirebilir veya OSGB gibi dışarıdan söz konusu hizmetleri alabilir.

OSGB’LERİN DENETLENMESİ

OSGB’lerin ruhsat ve kurulum işlemleri her ne kadar İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından yürütülse de faaliyetlerinin denetimini Genel Müdürlükle beraber Çakışma Bakanlığı İş Müfettişleri ve SGK Sigorta Denetmeleri de yapmaktadır.  Denetimler büyük ölçüde evrak bazında yapılmaktadır.  Yapılan denetimlerde özellikle aşağıdaki huşular değerlendirilmektedir;

  • Tam zamanlı hekim, uzman ve diğer sağlık personeli varlığını,
  • OSGB binanınsın fiziki olarak mevzuat şartlarına uygunluğu
  • Ruhsat verilen plana, unvana vb. hususlara riayet edilmesi
  • Osgb’de tutulması gereken onaylı defter, yıllık çalışma planı ve yıllık değerlendirme raporu vb. kayıtlar
  • İSG-Katipte bulunan örneğe uygun sözleşme yapılması
  • OSGB tarafından kullanılan isimin (reklam, kart, tabela vb.) ruhsat alınan ismin kullanılması
  • Yetki alınan bölgede ve yetki alınan konular dahilinde hizmet verilmesi
  • İşyerine hizmet veren uzman veya hekimin İSG-Katip üzerinden atanmış olamsı
  • Kesilen faturaların saatlik iş güvenliği hizmetleri baz alınarak hazırlanması vb. konular

OSGB’LERİ İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HİZMETLERİNİ YÜRÜTMESİ

İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliğinin 11’inci maddesine göre  OSGB’lerde işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personeli olan birer kişi tam süreli görevlendirilmelidir. OSGB’de tam süreli görevlendirilenler, başka bir OSGB’de veya işyerinde aynı unvanla veya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yetkilendirilen eğitim kurumlarında eğitici unvanıyla görev alamazlar. OSGB’ler ancak kuruldukları il ve sınır komşusu illerde hizmet sunabilir yetkilendirildikleri il sınırı içerisinde izinsiz şube açamayacağı gibi herhangi bir şekilde irtibat bürosu da açamazlar. OSGB’ler kuruldukları il ve sınır komşusu illerde hizmet sunmaya yetkilidir.  Sınır illerin dışında hizmet verilebilmesi için, bu Yönetmelikte belirtilen şartları sağlayarak o illerde şube açılması zorunludur. Ancak niteliği gereği birden fazla ilde yürütülmesi gereken raylı sistem, yol ve nakil hattı inşası veya bakımı ve onarımı gibi işlerde hizmet alınan OSGB’nin işin yapıldığı illerden herhangi birisinde yetkilendirilmiş olması yeterlidir.

OSGB’lerde adres veya unvan değişikliği yapılması halinde 30 gün içinde yetki belgesinin yenilenmesi talebiyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğüne başvuru yapılır. Bu başvurular ilk başvuru işlemlerine tabidir. Şirket ortaklarında değişiklik olması halinde ise durum 30 gün içerisinde genel müdürlüğe bildirilir. Yeni şirket ortaklarının ilgili mevzuat hükümlerinde belirtilen şartlara uygun olmaması halinde durumun düzeltilmesi amacıyla genel müdürlükçe şirkete 30 gün süre verilir. İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliğinin 19’uncu maddesine göre OSGB’ler, yetki aldıkları adreste ve başvuru dosyasında yer alan planda belirtilen bölümlerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünce yetkilendirilmedikleri konularda hizmet veremez ve faaliyette bulunamazlar. Ancak, ilgili kurum ve kuruluşların izinlerini almak ve genel müdürlükten onay almak şartıyla, OSGB’ler hizmet verdikleri işyerlerindeki çalışanlar ve işyeri ile sınırlı kalmak şartı ile iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili her türlü ölçüm ve analiz için gerekli donanımı OSGB’nin faaliyet gösterdiği adreste bulundurabilir ve ilgili personeli bünyesinde çalıştırabilirler.

YÜK

OSGB’LER TARAFINDAN TUTULMASI GEREKEN KAYITLAR

Onaylı Defter

İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği’nin 13’üncü maddesine göre işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği hizmeti sunmak üzere OSGB’lerce görevlendirilen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı tarafından saklanması gereken onaylı defter suretleri OSGB arşivinde tutulmalıdır. Onaylı Defter  İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliğinde işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı tarafından yapılan tespit ve tavsiyeler ile gerekli görülen diğer hususların yazıldığı, seri numaralı ve sayfaları bir asıl iki kopyalı şekilde düzenlenmiş her işyeri için tek olan defter olarak tanımlanmıştır. Defterin imzalanması ve düzenli tutulmasından işveren sorumludur. Teftişe yetkili iş müfettişlerinin her istediğinde işveren onaylı defteri göstermek zorundadır. Yukarıda ki tanımda işyerine özel olması gerektiğinin altı çizilmiştir. Bu sebepten onaylı defterin kapağında işyerine ait genel bilgiler yer almalıdır; işyeri ünvanı, SGK sicil numarası, görevli iş güvenliği ve işyeri hekimi, işyeri adresi, işveren veya işveren vekili isimleri vb. bilgiler. Defterin noter veya Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlükleri tarafından onaylanması gerekmektedir. İl müdürlükleri onaylama işlemi için herhangi bir ücret almamaktadır. Mevzuatımızda defterin şekli ile ilgili her hangi bir husus belirtilmemiştir. Söz konusu kayıtların yukarıda saymış olduğumuz konular dikkate alınarak bir şekilde tutulması yeterli olup özel bir deftere ihtiyaç yoktur.

İSG-Katip Üzerinden Yapılan Sözleşme

İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği’nin 13/3.a maddesine göre OSGB ve hizmet vereceği işveren arasında İSG-KATİP sistemindeki örneğine uygun sözleşme düzenlenmeli ve karşılıklı olarak en geç beş gün içerisinde sistem üzerinden onaylanmalıdır. Söz konusu sözleşme OSGB’ler tarafından saklanmalıdır. OSGB, sözleşme yaptığı işyerine hizmet verecek işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personelini, bu konuda ayrıca bilgilendirmelidir.

Yıllık Çalışma Planı ve Yıllık Değerlendirme Raporu Suretleri

Bir önceki yıl içerisinde yapılan iş sağlığı ve güvenliği faaliyetlerinin değerlendirilmesi yapıldığı faaliyetlerin yeterliliği, eksikleri, yapılması gerekenler vb. bilgilerin yer aldığı raporu ifade eder. Bunun yanı sıra çalışanlara verilmesi gereken iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin zamanı, içeriği ve kimin tarafından verileceği yıllık eğitim planında düzenlenir. İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği’nin 13/2 maddesine göre OSGB’ler hizmet verdikleri işyerleri için hazırladıkları yıllık çalışma planı ve yıllık değerlendirme raporu suretlerini saklamakla yükümlüdür.

Çalışanlara Verilen İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerine Dair Kayıtlar

Esas itibariyle çalışanların çeşitli konularda eğitim alması ve bilgilendirilmesi hususu birçok yönetmelikle ve 6331 sayılı Kanunu’n çeşitli hükümlerinde dile getirilmektedir. Söz konusu yükümlülüğün usulü, esası ve uygulanması Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğinde düzenlenmiştir. İlgili yönetmeliğin 15’inci maddesine göre düzenlenen eğitimler belgelenmeli ve bu belgeler çalışanların özlük dosyalarında saklanmalıdır. OSGB’ler çalışanlara verilen eğitimlere dair kayıtları tutmak ve saklamakla yükümlüdür. Eğitimleri dam manada sadece işe başlangıç ve periyodik iş sağlığı ve güvenliği eğitimi olarak düşünmemek, mevzuat kapsamında bulunan acil durum, ilk yardım, iş ekipmanı vb. düzenlenen eğitimlerinde kayıtlarını tutmak gerekmektedir.

Risk Değerlendirmesi

Bilindiği gibi 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa göre işveren risk değerlendirmesi yapmakla yükümlüdür. İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin,11’inci maddesinde ise işyerinde hazırlanacak risk değerlendirmesi dokümanının elektronik ve benzeri ortamlarda hazırlanıp arşivlenebileceği belirtilmiştir. Mevzuatta doğrudan OSGB’lerin risk değerlendirmesini tutmasının gerektiğine dair doğudan bir hüküm yoktur. Yalnız İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünce konuya ilişkin yapılan bir açıklama şu şekildedir:“OSGB’ler tarafından işyerlerine sunulan hizmete ilişkin, bir iş güvenliği uzmanı ile işyeri hekiminde bulunması gereken; risk değerlendirmesi, acil durum planı, iş kazası ve meslek hastalığı bildirimleri gibi iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı gereğince hazırlanması gereken dokümanların birer kopyası ile eğitim programları ve eğitimlerin düzenlendiğine dair belgeler ve işyerinde yapılan sağlık gözetimine ilişkin hizmeti gösterir tüm bilgi, belge ve evraklar, OSGB’de çalışan ve işyerine hizmet vermiş olan İSG profesyonelinin değişimi vb. durumlar ile ileride yaşanabilecek sorunların çözümünde kanıt niteliğinde olacağından ve hizmetin niteliğini ortaya koyacağından OSGB’ler tarafından da tutuluyor olması önerilmektedir”. Bu açıklama ışında ispat niteliğinde olması sebebiyle yukarıda belirtilen kayıtlarla beraber OSGB’lerin risk değerlendirmelerini de bir kopyasını tutmaları yerinde olacaktır.

SONUÇ

OSGB’ler öncelikle Onaylı defter, İşveren ile yapmış olduğu İSG-Katip üzerinden sözleşme, yıllık çalışma planı ve yıllık değerlendirme raporu suretleri, çalışanlara verilen iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerine dair kayıtları ve risk değerlendirmesinin bir kopyasını tutmalı ve istenmesi halinde denetime yetkili memurlara göstermelidir. Kendilerinden talep edilmese dahi, sözleşme süresi sonunda bütün kayıt ve dosyalar OSGB’lerce işverene teslim edilmelidir. OSGB’lerin  yetkilendirme işlemleri ve faaliyetlerinin denetimi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü’nce yapılmaktadır. Bununla beraber ÇSGB iş müfettişlerinin ve SGK denetmenleri de OSGB ve eğitim merkezlerini denetleme yetkisi bulunmaktadır.

Read More

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ PROFESYONELLERİNİN İŞ GÜVENCESİ

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ PROFESYONELLERİNİN İŞ GÜVENCESİ

Bilindiği gibi kamu kurumları ve 50’den çalışan istihdam eden ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinin dışında bütün işverenler iş güvenliği uzmanı, işyeri hekiminden hizmet alması gerekmektedir. İSG profesyonelleri ve işveren arasında yapılan sözleşme gereği uzman ve hekim işverenin sevk ve idaresinin altına girdiği bilinen bir gerçektir. İş sözleşmesinden kaynaklanan bağımlı çalışma, hayatını idame ettirmek için genellikle ücreti dışında bir olanağa sahip bulunmayan işçiyi, sermayeyi elinde tutan işverenin ekonomik bağımlılığı altına sokmaktadır. İşçi ve işveren arasında yapılan sözleşmenin bir sonucu olan ekonomik bağımlılık; işverenin denetim ve gözetimi altında ve onun iş organizasyonu içinde işçinin çalışmasını gerektirmektedir. Aynı ilişki ücretini işverenden alan İSG profesyonelleri içinde geçerlidir. İster kamuda çalışsın ister OSGB bünyesinde her zaman İSG profesyonelleri bir baskı altında kaldığı su götürmez bir gerçektir. Bu noktada İSG profesyonellerinin görevlerini düzgün bir şekilde yapabilmesi için 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun’unda ve Kanuna istinaden çıkarılan yönetmeliklerde onları koruyucu bazı hükümlere yer verilmiştir. Esas itibariyle uluslararası mevzuat kapsamında da İSG Profesyonellerinin mesleki olarak bağımsız olması gerektiği dile getirilmiştir. Yapılan tespitler çoğu zaman İSG kültürü oturmamış işverenler tarafından kusur bulunması şeklinde anlaşılarak tepkiyle karşılanır. Bununla beraber İSG profesyonelleri ile işverenin alınması gereken önlemlerin belli bir maliyet doğurmasından dolayı sürtüşmesi muhtemeldir. Daha önce dile getirdiğimiz gibi hem ekonomik hem de yönetim olarak işveren bağlı olan İSG profesyonellerinin görevlerini yapması için kanunlar tarafından korunması gerekmektedir. İSG profesyonelleri görevleri gereği işyerinde alınmayan önlemleri tespit etmekle yükümlüdür. Aynı sorunlar OSGB’ler için de geçerlidir. Sonuç olarak İSG profesyonelleri OSGB üzerinden hizmet verirken de OSGB’ye iş sözleşmesi üzerinden bağlı kalmaktadır.  OSGB firmaları sonuç itibariyle kar amacı güden birer ticari işletmedir. İşverenden maddi olarak kazanç elde ettiklerinden onların istek ve arzuları doğrultusunda hareket etmeleri son derece olasıdır. OSGB ile sözleşmesi olan bir İSG profesyonelinin işveren ile alınması gereken önlemlerle ile ilgili sorun yaşaması ve işverenin söz konusu kişinin değiştirilmesini istemesi durumunda OSGB işverenin bu talebine olumlu cevap vereceği aşikardır. Bu noktada doğrudan işverene bağlı çalışan İSG profesyonellerinin değil OSGB bünyesinde çalışan hatta kamuda görev yapan uzmanların dahi kanunen güvenceye alınması son derece önemlidir.

ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERDE İSG PROFESYONELLERİNİN KORUNMASI

ILO (uluslararası Çalışma Örgütü) sözleşmelerinde de İSG profesyonellerinin bağımsız olması gerektiği, bunun sağlanması için başta atama ve işten ayrılma koşulları olmak üzere iş tanım ve koşullarının belirlemesi gerektiği vurgulanmıştır. (ILO’nun 161 sayılı sözleşmesi ve 112 sayılı tavsiye kararı)

lamp head male writing something on glass board with marker

İSG PROFESYONELLERİ İŞ KANUNU KAPSAMINDA İŞE İADE DAVASI AÇABİLİR Mİ?

4857 sayılı İş Kanununun 18’inci maddesine göre otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır. Söz konusu hükümden İSG profesyonelleri de yararlanabilmektedir. Böyle bir durumda iş sözleşmesi ancak haklı veya geçerli bir nedenle feshedilebilecek, aksi takdirde genel hükümler çerçevesinde işe iade davası açılabilecektir. Eğer iş güvenliği uzmanı açmış olduğu davayı kazanırsa işe iade edilir veya tazminat alabilir. Karar işverenin inisiyatifine bırakılmıştır. Esas itibariyle İSG profesyoneli ile işveren arasında sözleşme feshine kadar götürecek bir anlaşmazlıktan sonra tekrar ilişkilerin normal hale dönmesi pek de mümkün değildir. Örnek olarak İSG profesyonellerinin işyerinde bulunan noksanlıkları tespit etmesi, gerekli önlemlerin alınması için talepte bulunmasına ve makul süre geçmesine rağmen gerekli önlemlerin alınmaması üzerine Bakanlığa işvereni şikayet etmesi taraflar arasında çok ciddi sorunlar doğurur. Böyle bir durumda işveren İSG profesyonellerini işten çıkarırsa haksız fesih olacağı belli olmakla beraber uzman veya hekim işe iade davası açarsa yüksek ihtimaller kazanır. Ama devam eden süreçte işe dönen İSG profesyoneli ve işveren arasında sorunların kolay kolay giderilemeyeceği ve işyerindeki İSG faaliyetlerinin de bu sorunlarda olumsuz etkilenebileceği ihtimalle son derece yüksektir. Bu durumda iş güvenliği uzmanı veya işyeri hekiminin işten çıkarılmasını engelleyen veya işe iadesini sağlayan bir düzenlemenin çokta uygulanabilir olduğu söylenemez. İşe iade sisteminin İSG profesyonelleri olarak iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personelinin mesleki bağımsızlığını sağlamada yeterli olmadığı sonucuna varılabilir. Zaten İSG profesyonelleri ancak 30 ve daha fazla işçisi olan ve kendilerinin 6 aylık kıdemi olması halinde İş Kanunu kapsamındaki işe iade hakkından yararlanabilir. İşe iade davasını İSG profesyoneli kazanması halinde işveren bir ay içinde işe başlatmalıdır. Başlatmaması durumunda İSG profesyoneline en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur.

İSG PROFESYONELİ MESLEKİ BAĞIMSIZLIĞI VAR MI?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 8’inci maddesinde işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının hak ve yetkileri, görevlerini yerine getirmeleri nedeniyle kısıtlanamayacağı ve bu kişiler, görevlerini mesleğin gerektirdiği etik ilkeler ve mesleki bağımsızlık içerisinde yürüttüğü dile getirilmiştir. Mesleki bağımsızlık esas itibariyle hizmet verdiği işverenden bağımsızlık olarak değerlendirilmektedir. İşverenden bir İSG profesyonelinin bağımsız olması ise ancak görevini yapmasından dolayı işini kaybetme korkusu yaşamamasıyla mümkündür.

airosgb3

İSG PROFESYONELLERİ HANGİ DURUMLARDA BİLDİRİM YAPMALIDIR?  BİLDİRİM NEREYE YAPMALIDIR?

İşyerinde İSG profesyoneli olarak görevlendirilen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı, görev aldığı işyerinde göreviyle ilgili mevzuat ve teknik gelişmeleri göz önünde bulundurarak iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eksiklik ve aksaklıkları, tedbir ve tavsiyeleri belirlemek ve işverene yazılı olarak bildirmekle yükümlüdür. Eksiklik ve aksaklıkların düzeltilmesinden, tedbir ve tavsiyelerin yerine getirilmesinden ise işveren sorumludur.

Kanun hükmünün devamında bildirilen eksiklik ve aksaklıkların acil durdurmayı gerektirmesine, yangın, patlama, göçme, kimyasal sızıntı ve benzeri acil ve hayati tehlike arz etmesine,  meslek hastalığına sebep olabilecek ortamların bulunmasına rağmen işveren tarafından gerekli önlemlerin alınmaması hâlinde, işyeri hekiminin veya iş güvenliği uzmanının bu durumu, Bakanlığın yetkili birimine, varsa yetkili sendika temsilcisine, yoksa çalışan temsilcisine bildirmeleri hüküm altına alınmıştır. Kanunda bildirimin şekli ile ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. Yalnız İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmeliğinin 11/3 maddesine göre yapılacak olan bildirim yazılı olarak Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüklerine yapılmalıdır.  İspat yükümlülüğü noktasında yapılan bildirimin bir nüshasının saklanması son derece yerinde olacaktır. Bununla beraber bildirimin varsa yetkili sendika temsilcisine, yoksa çalışan temsilcisine bildirilmesi işyerinde çalışanlarında İSG faaliyetlerine katılmalarının sağlanması yönünden önemlidir.

NE KADAR ZAMAN İŞVEREN ÖNLEMLERİ ALMAZSA BİLDİRİM YAPILMALIDIR?

Söz konusu yönetmeliğe göre gerekli önlemlerin “makul bir süre” içinde işveren tarafından alınmadığı durumda İSG profesyonelleri ilgili bildirimi yapmakla sorumludur. Bu süre hakkında mevzuatta bir düzenleme bulunmamaktadır. Ama süre tayin edilirken alınması gereken önlemlerin maliyeti, önlemlerin alınması için gereken planlama, satın alma ve uygulama zamanı, söz konusu noksanlıkların niteliği, işverenin İSG konusundaki gayreti ve iyi niyetini varsa daha önce işyerinde yapılmış İSG denetimlerinin sonuçları göz önünde bulundurulmalıdır. Durumu örneklendirmek gerekirse; işyerinin genel havalandırılması gibi projelendirme ve uygulama safhasının uzun sürdüğü ve yüksek maliyetli önlemlerde makul süre birkaç ay olarak belirlenebilir. Buna karşın korkuluk yapılması veya çalışanların emniyet kemeri takması gibi 1 gün içinde yapılabilecek uygulamalar için makul süre birkaç gün ile sınırlı tutulmalıdır.

BİLDİRİM YAPMAYANLARA NE CEZASI UYGULANIR?

6331 sayılı Kanunun 8’inci maddesine göre bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyen İSG profesyonelinin belgesi üç ay, tekrarında ise altı ay süreyle askıya alınacağı belirtilmiştir. Bakanlığa bildirim yapmayanlar değil varsa yetkili sendika temsilcisine, yoksa çalışan temsilcisine bildirim yapmayanlara da söz konusu yaptırım uygulanacaktır. Kanun hükmü incelendiğinde bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyenler için askıya alma yaptırımı öngörüldüğü ve Bakanlık yada sendika ile çalışan temsilcisi ayrımına gidilmediği görülmektedir. Bu noktada İSG profesyonelleri hem bakanlığa hem de temsilcilere bildirim yapmak zorundadır. Her hangi birine bildirim yapmazsa belgesi ilk seferinde 3 ay tekrarında 6 ay askıya alınır. Sevk, idare ve ekonomik yönden bağımlı olduğu işvereni şikâyet etmediğinden dolayı İSG profesyonelinin sertifikasının askıya alınması ağır bir yaptırımdır. Konu ile alakalı olarak Anayasa Mahkemesine açılan davada söz konusu düzenlemenin işçi sağlığının korunmasında bir etki yaratmayacağı, işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarına orantısız sorumluluklar yüklediği ve Anayasamızın 49. maddesine aykırı olduğu ileri sürülerek iptal davası açılmıştır. Talep Anayasa Mahkemesin tarafından ret edilmiş olup bu yükümlülüğün yalnızca bildirim niteliğinde olduğu dile getirilmiştir. (Anayasa Mahkemesinin 03.04.2013 tarih ve 2012/97 sayı ve 2013/51 Esas no’lu kararı). Kanaatimizde tam manasıyla mesleki bağımsızlık sağlanmadıkça iş güvenliği uzmanına ve işyeri hekimine bu denli bir sorumluluğun verilmesi ve sonunda sertifikanın askıya alınması uygun değildir. Kaldı ki hayatını idame ettirmek için uzman olarak çalışmaktan başka bir şansı olmayan birisi için belgenin askıya alınması son derece ağır bir yaptırımdır. Sertifikası askıya alınan İSG Profesyoneli işlemin tebliğ tarihinden itibaren en geç 10 iş günü içinde İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğe itiraz edebilir. İtiraz İSG Genel Müdürlüğünün bünyesinde bulunan itiraz komisyonunca değerlendirilir.

İSG PROFESYONELLERİNİN İŞ GÜVENCESİ VAR MIDIR?

6331 sayılı Kanunun 8/2 maddesine göre İSG profesyonellerinin kanuni görevini yerine getirerek bildirimde bulunmasından ötürü işvereni tarafından iş sözleşmesine son verilemez ve bu kişiler hiçbir şekilde hak kaybına uğratılamaz. Aksi takdirde işveren hakkında bir yıllık sözleşme ücreti tutarından az olmamak üzere tazminata hükmedilir. İşyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanının iş kanunları ve diğer kanunlara göre sahip olduğu hakları saklıdır. Bildirim yapması nedeniyle sözleşmesi fesih edilen İSG profesyonelleri tarafından açılacak davada ispat yükümlülüğü işverendedir. İşveren iş sözleşmesinin feshinin söz konusu bildirimden değil haklı nedenle kaynaklandığı ortaya koymak zorundadır. Söz konusu tazminat hakkı sadece bir işyerine bağımlı çalışan İSG profesyonelleri için değil OSGB bünyesinde çalışanlar için de geçerlidir. Kanun hükmü iş sözleşmesi tarafları olan işveren niteliğindeki OSGB ve işçi statüsünde olan İSG profesyoneli için de geçerlidir. Buradaki önemli husus taraflar arasında iş sözleşmesinin mevcut olması ve haksız fiil olarak bildirim yaptığından dolayı İSG profesyonelin iş akdine son verilmesidir.

Söz konusu hükümde “İşyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanının iş kanunları ve diğer kanunlara göre sahip olduğu hakları saklıdır.” İbaresi yer almaktadır. Bu sebepten bildirim yaptığından dolayı iş akdi son verilen İSG profesyoneli hem söz konusu hüküm kapsamında bir yıllık ücretinden az olmamak şartıyla tazminatını alabilir hem de 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında işe iade davası açabilir.

timthumb

KÖTÜ NİYETLİ BİLDİRİM YAPILMASI DURUMUNDA NE OLUR?

6331 sayılı Kanunun 8’inci maddesine göre açılan davada, kötü niyetle gerçek dışı bildirimde bulunduğu mahkeme kararıyla tespit edilen iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekiminin yetki belgesi altı ay süreyle askıya alınır. İSG profesyonelleri kendi mesleki bilgi ve tecrübeleri ölçüsünde işyerinde bildirim yapılıp yapılmaması gerektiğine karar vereceklerdir. Bazı durumlarda İSG profesyonellerinin yanılması muhtemeldir. Kanun bu hususu göz önünde bulundurarak yapılan bildirimlerin gerçek dışı ve kötü niyetli olması şartı ile yetki belgelerini askıya almaktadır. Dava sonucunda İSG profesyonelinin kötü niyetle gerçek dışı bildirim yaptığı ortaya çıkarsa yetki belgesi askıya alınır ve böylece işveren ile arasında olan İSG katip üzerindeki sözleşme de askıya alınmış olur. İşveren İş Kanunu 25/2 maddesinde belirtilen “gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek işçinin işvereni yanıltması” hükmü uyarınca İSG profesyonelinin iş sözleşmesini haklı nedenle derhal fesih edebilir. İSG profesyonelleri bildirim yapmadığından dolayı belgeleri askıya alınırsa İSG Genel Müdürlüğünde bulunan itiraz komisyonuna başvurabilir ama kesinleşen yargı kararı ile belgesi askıya alınırsa itiraz hakkından yararlanamaz. Kısacası yargı kararı ile İSG profesyonelinin kötü niyetle gerçek dışı bildirim yaptığı ortaya koyulur ve sertifikası askıya alınırsa itiraz edemez.

Read More

İŞ KAZASI VE SOSYAL GÜVENLİK

 Giriş

Mevzuatımızda iş kazasının tanımı sadece 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda yapılmıştır. İş kazası deyince ilk olarak çalışanların geçirmiş olduğu kazalar akla gelir ama işyerinde çalışanlar dışında misafirler ve müşteriler de bulunmaktadır. Bunların geçirmiş oldukları kazaların iş kazası sayılıp sayılmadığı tartışmalı ve önemli bir konudur.

        İş Kazası Kavramı

Müşterinin geçirdiği kazanın iş kazası olup olmadığının daha rahat anlaşılabilmesi için öncelikle iş kazası kavramının irdelenmesi gerekmektedir. Mevzuatımızda iş kazasının tanımı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda yapılmıştır. Her ne kadar her iki Kanunda da yapılan tanımlar birbirine yakın olsa da söz konusu Kanunların içermiş olduğu ilkelerin birbirinden ayrı oluşundan ötürü tanımlarda kavramsal olarak bazı farklılıklar mevcuttur. Genel olarak öğretide işverenin sevk ve idaresinde işin ortaya çıkardığı risklerin neden olduğu kazalar iş kazası olarak tanımlanmaktadır.

iStock_000029201310_Large_jpg

             İş Kazası Tanımı

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu madde 3’te iş kazası “işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay” olarak tanımlanmıştır.  5510 sayılı Kanun’da ise iş kazası tanım olarak biraz daha dar kalıplara sokulmuş ve iş kazası sayılan durumlar Kanunda tek tek sayılmıştır. 5510 sayılı Kanun’un 13’üncü maddesinde İş kazası;

  • sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
  • İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
  • Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
  • 5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
  • Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,

meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olay olarak tanımlanmıştır.

5510 sayılı Kanuna göre bir kazanın iş kazası sayılabilmesi için üç unsuru taşıması şarttır.  Bu unsurlar şu şekildedir;

  • Kazayı geçirenin sigortalı olması veya sigortalı sayılması,
  • Kazanın yukarıda saydığımız yerlerde, durumlarda veya zamanlarda meydana gelmesi.
  • Kazanın sigortalının ölümüne sebep olması veyahut sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getirmesiimages

          Kazayı Geçirenin Sigortalı Olması

Bir olayın iş kazası olarak nitelendirilmesi için öncelikle ölen veyahut ruhen ya da bedenen zarar görenin sigortalı olması şarttır. 5510 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinde kimlerin sigortalı sayıldığı ve aynı kanunun 6’ıncı maddesinde kimlerin sigortalı sayılmadığı belirtilmiştir. 4’üncü maddede belirtilenler işe başladıkları tarih itibariyle sigortalı sayılırlar. Bundan dolayı söz konusu madde kapsamında bulunanlar işe başladıkları anda herhangi bir kazadan dolayı ruhen ya da bedenen zarara uğrarlarsa bu iş kazası sayılır. Bir kazanın iş kazası olarak değerlendirilebilmesi için kazalının Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmesine veya belli bir prim gün sayısının dolmasına gerek yoktur. İşe başlayan biri hemen birkaç saat içinde kaza geçirirse bu iş kazası olarak değerlendirilir.

Bu durumda kimlerin sigortalı sayılmadığı büyük önem arz etmektedir. Çünkü 5510 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılmayan birinin çalıştırılması ve kaza geçirmesi durumunda bu kaza iş kazası sayılamaz. Bununla beraber bazı istisnalar söz konusudur. Örnek olarak 5510 sayılı Kanun 5’inci maddesi kapsamında çıraklar ve İŞKUR tarafından verilen meslek edindirme, geliştirme ve değiştirme eğitimine katılan kursiyerler[1] verilebilir. Söz konusu madde ve bazı özel düzenlemeler kapsamına girenlerin geçirmiş oldukları kazalar iş kazası sayılmakta ve kanun kapsamında kendilerine tanınan hak ve yardımlardan yararlanabilmektedirler.

21’inci Yargıtay Hukuk Dairesinin “… kazaya uğrayan ile Orman Bakanlığı arasında bir hizmet akdi ilişkisi bulunmadığı gerekçesiyle kazanın iş kazası olarak nitelendirilemeyeceği”[2]kararı iş kazası ve iş ilişkisi arasındaki bağlantıyı ortaya koymuştur. Özellikle yargı kararlarında bir olayın iş kazası sayılabilmesi için bir iş ilişkisinin varlığının olması ve bundan dolayı sigortalılık halinin mevcudiyeti şartı dile getirilmektedir. Söz konusu iş ilişkisinin bir sözleşmeye bağlanması veya tam zamanlı bir iş ilişkisi olması şart değildir[3]. Bununla beraber sigortalılık halinin gerçek olması gerekmektedir. Kişinin çalışmaksızın sadece göstermelik olarak sigorta primlerinin yatması durumu ülkemizde yoğun şekilde görülen bir durumdur. Söz konusu kâğıt üzerinde sigortalılık halinin tespit edilmesi durumunda bu şekilde göstermelik sigorta yapılan birinin geçirdiği kaza iş kazası sayılmaz.

is-kazalari635627157152869180

       Kazanın 5510 sayılı Kanun Madde 13’te belirtilen Sınırların İçinde Olması

Sosyal Sigorta noktasında bir kazanın iş kazası olarak sayılabilmesi için kazalının sigortalı olmasının yanı sıra kazanın 5510 sayılı Kanun’unun 13’üncü maddesinde belirtilen hal ve zamanlarda meydana gelmesi gerekmektedir. Sorumuzun müşterinin işyerinde geçirdiği kazanın iş kazası sayılıp sayılmadığı olduğundan dolayı özellikle 5510 sayılı Kanunun 13’üncü maddesinin a,b ve c bentleri üzerinde duracağız.

5510 sayılı Kanun madde 13/a’ya göre “Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada” meydana gelen sigortalının ölümüne veyahut sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaylar iş kazasıdır. Söz konusu Kanun’un 11’inci maddesinde işyerinin tanımı “sigortalı sayılanların maddî olan ve olmayan unsurlar ile birlikte işlerini yaptıkları” yerler olarak yapılmaktadır. Tanımı biraz açmak gerekirse; işyeri maddi olan, üretilen mal veya hizmet için kullanılan yapı, bina, iş ekipmanı, tezgâh, ofis, hammadde vb. ile maddi olmayan tecrübe, teknolojik gelişim, teknik bilgi, pazar sahası vb. unsurlar ile birlikte sigortalıların çalıştığı yerler olarak tarif edilebilir. Bununla beraber aynı maddenin devamında  “İşyerinde üretilen mal veya verilen hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen işyerine bağlı yerler, dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitimi yerleri, avlu ve büro gibi diğer eklentiler ile araçlar da işyerinden” sayılacağı belirtilmiştir.

Sigortalının işe başlamasından itibaren her işyerine girdiğinde işyerinden çıkana kadar geçen sürede meydana gelen bütün kazalar iş kazası sayılmaktadır. Kazanın sigortalının çalışırken veya ara dinlenmedeyken veyahut iş saatleri içerisinde hatta iş saatleri dışında meydana gelmesinin bir önemi yoktur. Kazanın işyerinde meydana gelmesi olay ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması durumunda iş kazası sayılması için yeterlidir.

5510 sayılı Kanunun 13/b maddesinde “işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle” meydana gelen kazaların iş kazası sayıldığı belirtilmiştir. Bu noktada kazanın işyerinde meydana gelmesi şart değildir. Bu hüküm kapsamında sigortalının işveren tarafından veya iş nedeniyle işyeri dışında bir yere gitmesi halinde geçirdiği kaza iş kazası sayılmaktadır. Aynı maddenin c bendine göre sigortalının kaza meydana geldiği zaman diliminde asıl işini yapması şart değildir. Söz konusu madde “bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda” meydana gelen kazaları da iş kazası olarak saymaktadır. Yalnız bu hüküm kapsamında sigortalının gereksiz riskler almaması ve hayatın normal akışının dışına çıkmaması şarttır.

         Kazanın Ölüme veya Bedenen ya da Ruhen Engelle Neden Olması

5510 sayılı Kanuna göre bir kazanın iş kazası olarak sayılabilmesi için yukarıdaki şartları sağlaması yanı sıra ölüme sebep olması veyahut sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getirmesi şarttır. Her türlü, yaralanma, sakatlanma, uzuv kaybı, körlük, kırık, yanık, iç kanama, beyin sarsıntısı, iç organlarda zarar, yüzde veya çeşitli yerlerde kalıcı yara izlerinin oluşması, fiziki görünüşün değişmesi veya görme, işitme, duyma gibi duyuların azalması vücut bütünlüğüne bedenen zarar veren durumlar olarak sıralanabilir. Bunlarla beraber vücut bütünlüğüne ruhen zarar veren; akıl hastalığına, kısa veya uzun süreli hafıza kaybına, kronik sinir rahatsızlığına vb. zararlara sebep olan kazalar da iş kazası sayılmaktadır.

Sigortalının işyerinde geçirdiği kazanın iş kazası sayılmasında olay ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir. Meydana gelen kazada sigortalının ağır kusuru hatta kastı dahi olabilir. Sigortalının kaza olmasında kastının veya ağır kusuru olması kazanın iş kazası sayılması için engel değildir. Yargı kararlarında sigortalının işyerinde sarhoş çalışmak gibi ağır kusurunun olması (Y.9.HD, 23.03.1992, 1991-12579/1992-3624), bilerek ve isteyerek kendisini bedenen veya ruhen zarara uğratması hatta öldürmesinin bile iş kazası sayılacağı, olayın salt işyerinde meydana gelmesi durumunda bile, sigortalının gördüğü işle ilgili ve işverenin kusurundan kaynaklanmamış olmasına rağmen iş kazası sayılacağı dile getirilmiştir (Y.10.HD, 05.07.2004, 4465/6425).

Bu noktada sigortalının;

  • sigortalının üretim atölyesinde presse parmağını sıkıştırması,
  • işçi lokalinin elektrik arızalarının giderilmesi çalışması sırasında kalp krizi geçirmesi durumunda vefat etmesi (YHGK 13.10.2004, 21-529/527),
  • bahçesinde top oynarken sakatlanması,
  • soyunma odasında başka bir çalışanla kavga etmesi sonucu yaralanması,
  • gece bekçiliği yaparken beyin kanaması geçirerek felç olması (Y.21.HD., 21.11.2002, 9004/10005),
  • yıkanma yerinde ayağının kayması sonucu bileğini bükmesi,
  • görevli olarak başka bir ile giderken bindiği uçağın düşmesi sonucu sigortalının ölmesi (Y.9. HD., 29.12.1981, 11284/15904)
  • işyerindeyken silahlı saldırı sonucu yaralanması,
  • hatta işyerinde intihar etmesi (Y.10.HD, 05.07.2004, 4465/6425) dahi biri iş kazasıdır.
  • GTY_door_to_door_salesman_sk_141211_16x9_992

            Müşterinin İşyerinde Geçirmiş Olduğu Kaza İş Kazası Sayılır mı?

Müşterinin geçirmiş olduğu kazanın iş kazası sayılabilmesi için ilk şart kazayı geçirenin sigortalı veya sigortalı vasfına sahip biri olması gerekmektedir. Müşterinin sadece sigortalı olması geçirdiği kazanın iş kazası sayılması için yeterli değildir. Kazayı geçirdiği işyerine işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle gitmiş olması veya kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle gitmiş olması şarttır. Örnek olarak işi gereği fiyat alma, piyasa analizi gibi sebeplerle bir mağazaya müşteri olarak giden sigortalının geçirmiş olduğu kaza iş kazası sayılır. Bu noktada önemli olan husus kazayı geçirdiği yere işveren tarafından yollanması veya işin gereği gitmesidir. Bunun yanı sıra sigortalının kaza geçirdiği yere doğrudan işveren tarafından yollanmış olması veya işinin gereği gitmesi şart değildir. 5510 sayılı Kanun’un 13/c maddesine göre “görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda” geçirdiği kazalar da iş kazasıdır. Bu kapsamda sigortalının hayatın normal akışı dışında çıkmaması ve ekstra risk almaması şartı ile asıl işini yapmaksızın geçen zamanda geçirdiği kaza iş kazası sayılmaktadır. Sigortalının işveren tarafından gönderildiği yere gitmek için bindiği uçağın düşmesi (Y.9. HD., 29.12.1981, 11284/15904), yemek için girdiği yerde zehirlenmesi, zaman geçirmek için gittiği parkta bomba patlaması (Y.H.GK., 05.06.1996, 228/454) gibi haller bu duruma örnek olarak verilebilir. Ama eğer sigortalı hayatın normal akışının dışına çıkarsa bu durumda geçirdiği kaza iş kazası sayılmaz.  Sigortalının alkollü araç kullanmasından dolayı kaza yapması (Y.12.HD., 29.04.2002, 2036/3525) veya gittiği yerde kavgaya karışması sonucu yaralanması sigortalının hayatın normal akışının dışına çıkması ve ekstra risk almasından dolayı iş kazası sayılmaz.

         Sonuç

Müşterinin geçirmiş olduğu kaza bazı unsurları içermesi şartıyla iş kazası sayılmaktadır. Öncelikle kaza geçiren müşterinin sigortalı olması şarttır. Müşterinin kaza geçirdiği işyerine bir işveren tarafından yolanmış olması veya yapmış olduğu iş ile ilgili gelmiş olması gerekmektedir. Bunun haricinde görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilen sigortalının boş zamanını geçirmek için müşteri olarak gittiği bir işyerinde hayatın normal akışının dışına çıkmaması şartı ile geçirdiği kaza da iş kazası sayılır.

[1] 5510 sayılı Kanun madde 5: b-)5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanununda belirtilen aday çırak, çırak ve işletmelerde meslekî eğitim gören öğrenciler hakkında iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık sigortası; meslek liselerinde okumakta iken veya yüksek öğrenimleri sırasında staja tabi tutulan öğrenciler ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 46 ncı maddesine tabi olarak kısmi zamanlı çalıştırılan öğrencilerden aylık prime esas kazanç tutarı, 82 nci maddeye göre belirlenen günlük prime esas kazanç alt sınırının otuz katından fazla olmayanlar hakkında ise iş kazası ve meslek hastalığı sigortası uygulanır.

e-Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen meslek edindirme, geliştirme ve değiştirme eğitimine katılan kursiyerler, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılırlar ve bunlar hakkında iş kazası ve meslek hastalığı sigortası ile bunlardan bakmakla yükümlü olunan kişi durumunda olmayanlar hakkında ayrıca genel sağlık sigortası hükümleri uygulanır.


İŞ KAZASININ TESPİTİ

( ) İŞ MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİNE ⁄………………
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI : 1- SGK
2-
T. KONUSU : İş kazasının tespiti.
AÇIKLAMA : 1- Müvekkil, davalı işverene ait …………adresindeki mobilya
fabrikasında ../../… tarihinden beri işçi olarak çalışmaktadır. Sigorta sicil numarası ……,
işyeri sicil numarası……..’dır.
2- Müvekkil, pres makinesinde çalışan ustaya malzeme vermek ve yardımcı olmakla
görevlendirilmiştir. Ustanın izinli olduğu ../../…. tarihinde işveren müvekkili pres makinesinde
çalışmakla görevlendirmiştir. Müvekkil, usta olmadığı gibi tecrübeli bir işçi de değildir.
İşverene pres makinesinden anlamadığını, üretimin hatalı olabileceği gibi preste çalışmasının
tehlikeli de olduğunu belirtmesine rağmen işveren bunu dikkate almamış ve işten çıkaracağı
tehdidinde bulunmuştur.
3- Bunun üzerine makinede çalışmaya başlayan müvekkil gerek makinenin bozuk olması ve
gerekse deneyimsizliği nedeniyle elini pres makinesine kaptırmış ve kaza geçirmiştir. Kaza
sonucu kaldırıldığı …. Hastanesinde sağ eli bilek hizasından kesilmiştir.
4- Kaza tamamen işverenin kusuru nedeniyle gerçekleşmiştir. İşveren, müvekkili pres
makinesinde görevlendirmekte kusurlu olduğu gibi işyerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği
yönünden alınmış hiçbir tedbir yoktur. Müvekkil makinenin nasıl kullanıldığını dahi
bilmemektedir.
5- Davalı işveren, iş kazasını yasal mecburiyete ve müvekkilin talebine rağmen Sosyal
Sigortalar Kurumuna bildirmemiştir. Bunun üzerine SSK’ya müracaat etmiş, ancak işyerinin
taşınmış olması nedeniyle işlem yapılamamıştır. Açılacak maddi ve manevi tazminat
davalarına esas almak üzere iş kazasının ve maluliyet oranının tespiti için mahkemenize
başvurma zorunluluğu doğmuştur.
HUKUKİ NEDENLER :4857 s. İş Kanunu, 5510 s. Sosyal Sigortalar Kanunu, HMK ve diğer
mevzuat.
KANITLAR : Sigorta sicil kayıtları, işyeri sicil kayıtları, hastane kayıtları, tanık,
bilirkişi incelemesi ve her türlü kanıt.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda kısaca arz ve izah edilen ve resen dikkate alınacak
nedenlerle; müvekkilin davalı işverene ait işyerinde ../…/..tarihinde geçirdiği iş kazasının ve
kaza neticesi oluşan maluliyet oranının tespitine, yargılama masrafları ve avukatlık ücretinin
de davalılara yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep ederiz.
Saygılarımızla,
Davacı Vekili


6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda iş kazasıİşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getirenolay” olarak tanımlanmaktadır. İşyerinde çalışanı yüksekten düşmesi, ekipmana elini kaptırması veya zararlı gazdan zehirlenmesi birer iş kazasıdır. Bunlarla beraber her ne kadar ilk bakışta iş kazası gibi görünmese de bazı olaylar 6331 sayılı Kanunda yapılan tanıma ve yargı kararlarına göre iş kazası olarak kabul edilmektedir.

Örnek olarak işçinin işyerinde kalp krizi geçirmesi bir iş kazasıdır[1]. Meydana gelmiş olayda288417işverenin veya üçüncü bir kişinin kusuru olması şart değildir. Yargı kararında ve 6331 sayılı Kanunda yapılan tanımda “İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana” gelmesi yeterlidir. Bir başka örnek olarak intihar eylemi eğer işyerinde gerçekleşmiş ise, olayın sadece işyerinde meydana gelmesi durumunda bile, intihar eden çalışanın gördüğü işle ilgili ve işvereninin kusurundan kaynaklanması şartı aranmaksızın olay iş kazası olarak değerlendirilir[2]. Çalışanın işyerine servisle götürülmesi sırasında kaza geçirmesinin de iş kazası olarak değerlendirildiği aşikârdır. Çalışanın servisle taşınmasının yanı sıra servisi beklerken kaza geçirmesinin de iş kazası sayıldığı yargı kararlarında şu şekilde ortaya konulmuştur; “Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülmesi sırasında, başka bir anlatımla, servis aracına binmek üzere işveren tarafından belirlenen yerde beklediği sırada oluştuğuna göre, sigorta olayının iş kazası sayılması gerektiği hukuksal gerçeği ortadadır”[3] Bunların yanı sıra;

  • Çalışanın işyeri bahçesinde düşerek yaralanması
  • Ara dinlemede oyun oynarken sakatlanması
  • İşyerinde yediği yemekten zehirlenmesi veya yemek yerken elini kesmesi
  • İşyeri içerisinde başka bir işçi tarafından veya üçüncü bir kişi tarafından saldırıya uğraması
  • İşverenin sağlamış olduğu uçakla iş seyahati sırasında uçağın düşmesi birer iş kazasıdır.is-kazasi

Çalışana fiziki zarar veren olayların yanı sıra çalışanın ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkilere yol açan olaylarda 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre iş kazası olarak sayılmaktadır. İşyerinde silahlı saldırı olması, her hangi bir yaralanmaya sebep olmamasına rağmen çalışanların psikolojisini bozabilecek bir patlamanın veya yangının meydana gelmesi gibi olaylarda 6331 sayılı Kanuna göre iş kazası olarak değerlendirilmektedir.

[1] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2004/21-529 Karar No: 2004/527: “Dava, zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası sayılması gerektiğinin tespiti istemine ilişkin olup, olayın iş yerinde oluştuğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık davacı murisinin kalp krizi sonucu ölümünün iş kazası sayılıp sayılmayacağı noktasında toplanmaktadır… Dava konusu olay davacının elektrikçi olarak görevini yürüttüğü ve işyerinde bulunduğu sırada meydana gelmiştir. Davacı işyerine ait lokalde elektrik arızasını gidermek için görevli olarak bulunduğu sırada kalp krizi neticesinde ölmüştür. Bu durumda meydana gelen olayın iş kazası sayılmasında yasal zorunluluk olduğu açık iken, mahkemece davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedendir.” 

[2] Yargıtay 10. Hukuku Dairesi 05.07.2004 tarihli Kararı, Esas No: 2004/4465 Karar No: 2004/6425:  “…davaya konu olayda sigortalının intihar ettiği yerin (kendisine ikameti için tahsis edilen işyerinin çatı katı) “işyeri”nden sayılması gerektiğinin yasal dayanağı belirtilmiştir. …sigorta olayına neden olan intihar eyleminin işçilerin ikametine ayrılan ve işyerinin eklentisi konumunda bulunan bu nedenle de işyerinden sayılan işçi yatakhanesinde diğer bir anlatımla sigortalının “işyerinde bulunduğu sırada” meydana geldiğinden ve iş kazası olduğunda kuşku yoktur.”

[3] Yargıtay 21 Hukuk Dairesi, 14.5.1996 tarihli Kararı, Esas No: 1996/2674 Karar No:1996/2738


Soru: İşe giderken otobüs çarparsa iş kazası mı olur ?

Cevap:

İş kazası 5510 sayılı Konunun 13. maddesine göre iş kazası olması için;
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,
meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır.

Söz konusu olayın iş kazası olarak değerlendirilebilmesi için öncelikle işçinin işveren tarafından tahsis edilmiş bir araçla toplu halde taşınması gerekmektedir. Bu durumda söz konusu kazanın iş kazası olarak değerlendirilebilmesi için öncelikle kazanın işçinin işverence toplu olarak taşınması sırasında meydana gelmesi öncelikli şarttır. Yargıtayında işaret ettiği gibi işçi eğer işveren tarafından belirlenen noktada servisi beklerken kazayı geçirirse bu durum iş kazası olarak değerlendirilir ( Y21HD., 14.5.1996, 2674/2738).  Sonuç itibariye servisi bekleme süreci de işçinin taşınmasının bir parçasıdır. Yargıtay işçinin servisi belirlenen noktasını bir hazırlık aşaması olarak ele almış ve taşıma sürecinin bir parçası olarak kabul etmiştir. Yargıtay gene bir başka kararında işçinin bekleme yerine giderken servis aracına binmek üzere yolun karsı tarafına geçerken geçirdiği kazanın trafik kazası olduğunu iş kazası olmadığını ortaya koymuştur ( Yargıtay 21 H.D. 01.02.1999, 56/45).


ÖZ

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun’unun 14’üncü maddesi göre işveren istihdam ettiği çalışanın iş kazası veya meslek hastalığı geçirmesi durumunda bildirimde bulunmak ve bununla ilgili araştırma yaparak rapor düzenlemek zorundadır.

      Anahtar Kelimeler: İşverenin İş Kazası ve Meslek Hastalığı Bildirme Yükümlülüğü, 6331 Sayılı Kanuna Göre İş Kazası Bildirimi, İşverenin Yükümlülükleri, İş Kazası, Meslek Hastalığı

         GİRİŞ

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun’unun 4’üncü maddesine göre işveren “çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması” ile yükümlüdür. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun’unun öncelikli amacı çalışanların ruh ve vücut bütünlüğünün korunmasıdır. Kanun bu kapsamda işverene çeşitli sorumluluklar yüklemektedir. Söz konusu sorumlulukların bazıları iş kazası ve meslek hastalığından önce yapılması getirilirken bir kısmı ise de söz konusu durumlardan sonra yerine getirilmesi gerekmektedir. İşveren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun’unun 14’üncü maddesine göre iş kazası veya meslek hastalığından sonra bildirimde bulunmak ve söz konusu olayı araştırarak rapor düzenlemek zorundadır.

İş Kazası ve Meslek Hastalığı Kavramı

İş kazası ve meslek hastalığının tanımı hem 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun’unda hem de 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun’unda yapılmıştır. 5510 sayılı Kanun’un 13’üncü maddesine göre iş kazası

a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,

c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

d) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır. 6331 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinde iş kazası “işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olayı” ifade ettiği dile getirilmiştir. 6331 sayılı Kanun’un tanım olarak iş kazası kavramını belli durumlarla sınırlamayarak 5510 sayılı Kanuna oranla daha geniş çizdiği görülmektedir.

Meslek hastalığı 5510 sayılı Kanunun 14’üncü maddesinde “sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir” şeklinde yapılmıştır. 6331 sayılı Kanun’da daha genel bir ifade kullanarak meslek hastalığının “mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalığı” ifade ettiği dile getirilmiştir.

İşverenin İş Kazasını Bildirme ve Araştırarak Rapor Düzenleme Yükümlülüğü

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 14’üncü maddesine göre işveren

  • İş kazalarını kazadan sonraki üç iş günü içinde,
  • Sağlık hizmeti sunucuları veya işyeri hekimi tarafından kendisine bildirilen meslek hastalıklarını, öğrendiği tarihten itibaren üç iş günü içinde

Sosyal Güvenlik Kurumuna durumu bildirmek zorundadır.

4857 sayılı İş Kanun’u mülga madde 77’ye göre iş kazalarının işveren tarafından 2 gün içerisinde Çalışma Bölge Müdürlüklerine, 3 iş günü içerisinden SGK’ ya bildirilmesi gerekmekteydi. An itibariyle 6331 sayılı Kanunu’nun 14’üncü maddesine kapsamında sadece SGK’ya bildirim yapılması yeterli olmakta böylece mevzuatımızdaki mükerrer bildirimlerin önüne geçilmektedir. 3 gün içinde bildirim yükümlülüğü iş kazasının meydana gelmesi veya işverenin çalışanın meslek hastalığına yakalandığını öğrenmesiyle başlamaktadır. İşyeri hekimi veya sağlık hizmeti sunucuları; meslek hastalığı ön tanısı koydukları vakaları, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularına sevk eder. Gerekli bildirim e-sigorta sistemi üzerinden veya işyerinin bağlı bulunduğu sigorta müdürlüğüne başvurarak yapabilir. Özellikle ülkemizde iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla ilgili istatistiki verilerin çok sağlıklı olmadığı göz önüne alınırsa kayıt sisteminin aslında ne kadar önemli olduğu daha rahat görülecektir.

6331 sayılı Kanun’da mevzuatımıza getirilen yeniliklerden birisi de işyerinde meydana gelen iş kazalarının ve meslek hastalıkların işveren tarafından incelenesi ve kayıt altına alınmasıdır. İşveren iş kazası ve meslek hastalıklarının yanında yaralanma veya ölüme sebep olmamasına rağmen işyerini, malzemeyi veya ekipmanı zarara uğratan olayları ve ramak kala olarak nitelendirilen zarara uğratma potansiyeli olan olayları da rapor altına almakla mükelleftir. İşveren öncelikle meydana gelen bütün iş kazalarını ve meslek hastalıklarını SGK’ya bildirmek, gerekli araştırma ve analizleri yaparak çalışmaları rapor haline getirmek ve kayıt altına almakla yükümlüdür. Bu sorumluluğun yanı sıra iş kazası olarak değerlendirilmeyen ve her hangi bir yaralanmaya veya zarara sebep olmayan olayları da işveren araştırmak ve rapor altına almakla yükümlüdür.

Gerekli Bildirimi Yapmaması Durumunda Ortaya Çıkan Hukuki Sonuçlar

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun’unun 14’üncü maddesine göre SGK’ya iş kazası veya meslek hastalığı bildirimini yapmayan ve gerekli araştırmaları yaparak rapor haline getirip kayıt altına almayan işverenlere idari para cezası uygulanmaktadır.

2016 yılı için iş kazalarının ve meslek hastalıklarının kaydını tutmayan, gerekli incelemeleri yapmayan ve bunlarla ilgili rapor düzenlemeyen, işyerinde meydana gelen ancak yaralanma veya ölüme neden olmadığı halde işyeri ya da iş ekipmanının zarara uğramasına yol açan veya çalışan, işyeri ya da iş ekipmanını zarara uğratma potansiyeli olan olayları incelemeyen bunlar ile ilgili rapor düzenlemeyen işverenlere 1.952 TL idari para cezası uygulanmaktadır. Bununla beraber yasal bildirim süresi içerisinde iş kazası ve meslek hastalığını bildirmeyen işverenlere 2.603TL idari para cezası öngörülmüştür. Bilindiği gibi daha önce bütün işyerleri için aynı miktarda idari para cezası uygulanması 6645 sayılı torba yasa ile değiştirilip idari para cezalarının miktarı işyerinin tehlike sınıfı ve çalışan sayısına göre tekrardan düzenlenmiştir. Buna göre 6331 sayılı Kanunu’n 26’ıncı maddesinde belirtilen idari para cezaları:

  • Ondan az çalışanı bulunan işyerlerinden;

Az tehlikeli sınıfta yer alanlar için aynı miktarda,

Tehlikeli sınıfta yer alanlar için yüzde yirmi beş oranında artırılarak,

Çok tehlikeli sınıfta yer alanlar için yüzde elli oranında artırılarak,

  • On ila kırk dokuz çalışanı bulunan işyerlerinden;

Az tehlikeli sınıfta yer alanlar için aynı miktarda,

Tehlikeli sınıfta yer alanlar için yüzde elli oranında artırılarak,

Çok tehlikeli sınıfta yer alanlar için yüzde yüz oranında artırılarak,

  • Elli ve daha fazla çalışanı bulunan işyerlerinden;

Az tehlikeli sınıfta yer alanlar için yüzde elli oranında artırılarak,

Tehlikeli sınıfta yer alanlar için yüzde yüz oranında artırılarak,

Çok tehlikeli sınıfta yer alanlar için yüzde iki yüz oranında artırılarak idari para cezaları uygulanmaktadır.

2016 yılında ne kadar idari para cezasının uygulanacağını buradan öğrenebilirsiniz 2016 İPC

İdari Para Cezasına İtiraz Yolları

6331 sayılı Kanunu’n 14’üncü maddesinde belirtilen iş kazalarını ve meslek hastalıklarını bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyenler için uygulanan idari para cezalarının tebliğ, itiraz ve tahsilinde 5510 sayılı Kanun’un 102’inci maddesi hükümleri uygulanmaktadır. Bu sebepten ötürü işveren öncelikle SGK’na itirazda bulunması itirazının ret edilmesi durumunda mahkemeye başvurması gerekmektedir.

      SONUÇ

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun’unu mükerrer bildirim yapma zorunluluğunu kaldırarak iş kazaları ve meslek hastalıkları ile ilgili daha sağlıklı verilerin elde edilmesine katkı sağlayacağı açıktır. Yeni bir yükümlülük olarak işverene iş kazalarının, meslek hastalıklarının ve herhangi bir can ve mal kaybına sebep olmasa da tehlikeli durumları araştırma, bunlarla ilgili rapor düzenleme ve kayıt altına alma yükümlülüğü getirilmiştir.    Kanunu’nun işverenden meydana gelmiş veya gelebilecek iş kazalarının ve meslek hastalıklarının kök sebeplerini incelemesi istediği çok açıktır. İşverene getirilmiş olan inceleme ve raporlama zorunluluğunun içeriği yayınlanacak bir rehber veya yönerge ile çizilmesi söz konusu durumların daha etkin bir şekilde işveren tarafında analiz edilmesi noktasında çok daha münasip olacaktır. Sonuç itibariyle her işyeri kurumsal bir yapıya sahip olmamakla beraber kayıt tutma ve rapor düzenleme konularında genel olarak Kobilerin hem bilgi hem de yeterlilik noktasında ciddi noksanları bulunmaktadır.

Read More

6631 SAYILI KANUNA GÖRE İŞ KAZASI SAYILIRKEN 5510 SAYILI KANUNA GÖRE SAYILMAZ

HANGİ KAZALAR 6631 SAYILI KANUNA GÖRE İŞ KAZASI SAYILIRKEN 5510 SAYILI KANUNA GÖRE SAYILMAZ

            Ulusal mevzuatımızda iş kazası 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun’unda ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun’unda tanım olarak yer almaktadır. 6331 sayılı Kanunda iş kazalarının meydana gelmemesi için alınması gereken önlemlerin usul ve esasları düzenlenmişken, 5510 sayılı Kanununda iş kazası sonucu kazazedeye ve hak sahiplerine sağlanacak gelir ve aylık bağlama gibi birtakım haklar düzenlenmiştir. Amaç ve işlev bakımından her iki Kanunun iş kazasını farklı yönleriyle ele almakta ve bu yüzden her iki Kanunda yapılan iş kazası tanımı da birbirinden farklılıklar göstermektedir. Özellikle söz konusu her iki Kanunda işverenin iş kazalarından önce ve sonra birçok yükümlülüğünün bulunması ve yükümlülükleri yerine getirmeyenlere ağır yaptırımlar uygulanması noktalarında iş kazası kavramının irdelenmesi son derece önemlidir.

İŞ KAZASI KAVRAMI

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) iş kazasının tanımını “önceden planlanmamış, çoğu kişisel yaralanmalara, makinelerin ve araç gereçlerin zarara uğramasına, üretimin bir süre durmasına yol açan bir olay” olarak yapmaktadır. WHO’nun aksine Dünya Çalışma Örgütü  (ILO) ise iş kazasını “önceden planlanmamış, bilinmeyen ve kontrol altına alınmamış olan, etrafa zarar verecek nitelikteki olaylar” olarak yapmıştır. ILO çalışanlara, ekipmana veya işyerine zarar vermese bile zarar verme potansiyeline sahip olayları da iş kazası olarak kabul etmektedir. Örnek vermek gerekirse çalışanın yetersiz korkuluk yüzünden düşerek ölmesi veya yaralanması veyahut çalışanın zarar görmemesine rağmen korkuluğun kırılması hem WHO hem de ILO tarafından iş kazası olarak kabul etmektedir. Buna karşın yüksekte çalışırken dengesini kaybetmesi ile çalışanın düşerken emniyet kemeri sayesinde her hangi bir zarar görmeden kurtulması ve bu olaydan ekipmanın ve işyerinin zarar görmemesi durumu ILO tarafından iş kazası sayılırken WHO tarafından sayılmamaktadır.

5510 SAYILI KANUNA GÖRE İŞ KAZASI KAVRAMI

İş kazası 5510 sayılı Kanunun 13’üncü maddesinde belirtilen hallerde[1] meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaylar olarak tanımlanmıştır. 5510 sayılı kanun iş kazasının tanımını yapmaktan ziyade sınırını çizmektedir. Söz konusu maddeye göre bir olayın iş kazası sayılabilmesi için öncelikle kaza geçirenin sigortalı olması ve olayın sayılan hallerden biri şeklinde meydana gelmesi gerekmektedir.

csgb-300x282

6331 SAYILI KANUNA GÖRE İŞ KAZASI KAVRAMI

6331 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinde iş kazası “işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay” olarak tanımlanmıştır. Tanıma bakıldığında ilk göze çarpan 6331 sayılı Kanunda kazayı geçirenin 5510 sayılı Kanundaki gibi sigortalı olma şartı aranmamasıdır. Kanun kapsamını düzenleyen 3’üncü maddesine göre bazı istisnalar haricinde bütün işyerlerinin işverenleri ile işveren vekilleri, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanları Kanun kapsamına girmektedir. 6331 sayılı Kanuna göre kazalının sigortalı olması gerekmemekte çalışan olması yeterli olmaktadır. Bu noktada neredeyse çalışan herkesin geçirdiği kaza 6331 sayılı Kanuna göre iş kazası olarak değerlendirilebilir.

6331 sayılı Kanun iş kazası sayılan halleri saymaktan ziyade genel bir tanım yapmakta ve 5510 sayılı Kanuna kıyasla daha geniş bir kapsam çizmektedir. 6331 sayılı Kanuna göre bir olayın iş kazası sayılabilmesi için “işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana” gelmelidir. İşyeri tanım olarak “mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile çalışanın birlikte örgütlendiği, işverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen işyerine bağlı yerler ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve mesleki eğitim yerleri ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçları da içeren organizasyon” şeklinde son derece geniş bir kapsamda tanımlanmıştır. Bu tanım kapsamında çalışanın işyerinin eklentisi olan bahçede top oynarken düşerek ayağını burkması dahi bir iş kazasıdır. Tanımın devamında “işin yürütümü nedeniyle” meydana gelen kazalarda iş kazası olarak değerlendirilmiştir. Bu kapsamda işyerinin sınırlarının dışında olsa dahi işin yürütümü nedeniyle meydana gelen kazalar iş kazası sayılmaktadır. Çalışanın iş ile ilgili olarak seyahat ederken geçirmiş olduğu kaza işin yürütümü nedeniyle meydana geldiğinden 6331 sayılı Kanuna göre iş kazası sayılır.

sgk111

İŞ KAZASI KAVRAMININ KIYASLANMASI

İş kazası kavramının tanımı hem 5510 sayılı hem de 6331 sayılı Kanunda yapılmıştır. Her iki Kanunun birbirinden ayrı amaçlara hizmet etmesinden dolayı iş kazası kavramının da tanımı birbirinden farklı yapılmıştır. Her iki Kanunda iş kazası “ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay” olarak tanımlanmış. 6331 sayılı Kanun “işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana” gelen olayları iş kazası sayarken 5510 sayılı Kanun sadece belli halleri iş kazası olarak değerlendirmiştir. 6331 sayılı Kanun iş kazasının kapsamını 5510 sayılı Kanundan daha geniş tutmuş ve teknik olarak iş kazası sayılan 5510 sayılı Kanunun 13’üncü maddesindeki halleri de kapsamına almıştır. Tanımların birbirinden ayrıldığı önemli nokta ise 5510 sayılı Kanunun kaza geçirenin sigortalı olma şartı aramasıdır. Bu kapsamda 5510 sayılı Kanunun 6’ıncı maddesine göre sigortalı sayılmayanların geçirdiği kazalar iş kazası olarak kabul edilmez. 6331 sayılı Kanun kapsamında kaza geçirenin sigortalı olması şartı aranmadığından söz konusu 6’ıncı madde de yer alan ve 6331 sayılı Kanun kapsamında olanların geçirmiş olduğu kazalar iş kazası sayılır. 5510 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılamayan kişilerin hangilerinin 6331 sayılı Kanun kapsamına girdiği ele alınması gerekmektedir.

İşverenin Ücretsiz Çalışan Eşi

Söz konusu hükme göre “işverenin işyerinde ücretsiz çalışan eşi” sigortalı sayılmamaktadır. 5510 sayılı Kanuna göre işverenin işyerinde ücretsiz çalışan eşi kaza geçirirse iş kazası sayılmaz. 6331 sayılı Kanuna göre kazayı geçirenin çalışan olması ve Kanun kapsamında bulunması olayın iş kazası sayılması için yeterlidir.  6331 sayılı Kanunda çalışan “kendi özel kanunlarındaki statülerine bakılmaksızın kamu veya özel işyerlerinde istihdam edilen gerçek kişi” olarak tanımlanmıştır. Görüldüğü gibi çalışan kavramı Kanun’da son derece geniş tutulmuş ve işyerinde istihdam edilen yani işyerinde bir işte, bir görevde kullanılan; göreve yerleştirilen herkes çalışan olarak tanımlanmıştır. Buna göre her ne kadar “işverenin işyerinde ücretsiz çalışan eşi” 5510 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılmasa da 6331 sayılı Kanuna göre çalışan sayılmaktadır. Bu sebepten ötürü 6331 sayılı Kanun kapsamında olduğu sürece işverenin işyerinde ücretsiz çalışan eşinin geçirmiş olduğu kaza 6331 sayılı Kanuna göre iş kazasıdır.

Aynı Konut İçerisinde Akrabalarca Yapılan İşler   

5510 sayılı Kanuna göre “aynı konutta birlikte yaşayan ve üçüncü derece dahil bu dereceye kadar hısımlar arasında ve aralarına dışardan başka kimse katılmaksızın, yaşadıkları konut içinde yapılan işlerde çalışanlar”sigortalı sayılmaz ve geçirmiş oldukları kaza iş kazası olarak kabul edilmez. Söz konusu çalışanların yapmış oldukları iş eğer 6331 sayılı Kanunun 2’inci maddesinde belirtilen istisnalar içerisinde olmayıp Kanun kapsamında ise meydana gelen kaza iş kazası sayılır. 6331 sayılı Kanuna göre akrabalık derecesinin veya aynı konut içerisinde çalışılmasının bir önemi yoktur. Kanuna göre hizmet veya mal üretiminin yapıldığı bina ve eklentileri işyeri kabul edilir ve işyerinde meydana gelen kazalar Kanuna göre iş kazası sayılır.

Ev Hizmetlerinde Çalışanlar (Ücretle ve Sürekli Olarak Çalışanlar Hariç)

5510 sayılı Kanuna göre  “ev hizmetlerinde çalışanlar” sigortalı sayılmamaktadır. Yalnız ev hizmetlerini bir meslek olarak ücretli ve sürekli olarak yapanlar sigortalı sayılır. Bu durumda ev hizmetlerini ücretsiz ve sürekli olarak yapmayan birinin geçirdiği kaza 5510 sayılı Kanun nezdinde iş kazası sayılmaz. Ama ev hizmetlerini ücret karşılığı ve sürekli yapıyorsa geçirmiş olduğu kaza iş kazası olarak kabul edilir. Ev hizmetleri 6331 sayılı Kanun kapsamında değildir. Bu sebepten ev hizmetleri kapsamında yaşanan kazalar ücret ve sürekliliğine bakılmaksızın iş kazası olarak kabul edilmez.

timthumb

Askeri Hizmetler

5510 sayılı kanunun 6’ıncı maddesinin “d” bendine göre “Askerlik hizmetlerini er ve erbaş olarak yapmakta olanlar ile yedek subay okulu öğrencileri” sigortalı sayılmadığından dolayı söz konusu kişilerin işyerinde geçirmiş olduğu kazalar iş kazası sayılmamaktadır. 6331 sayılı Kanunun 2’inci maddesine göre “fabrika, bakım merkezi, dikimevi ve benzeri işyerlerindekiler hariç Türk Silahlı Kuvvetleri, genel kolluk kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığının faaliyetleri” Kanunun kapsamında değildir. Görüldüğü gibi her iki Kanun askeri hizmetlerin kapsam dışı  bırakılması noktasında buluşmaktadır. Askerlik hizmetlerini er ve erbaş olarak yapmakta olanlar ile yedek subay okulu öğrencilerinin geçirmiş olduğu kazalar her iki Kanunda da iş kazası olarak sayılmamaktadır ama söz konusu kişiler kazayı fabrika, bakım merkezi, dikim evi ve benzeri işyerlerindeki faaliyetlerden dolayı geçirirse sadece 6331 sayılı Kanuna göre iş kazası sayılır.

Yabancı Ülkeden Sosyal Sigortaya Tabi Olanlar

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun’una göre “Yabancı bir ülkede kurulu herhangi bir kuruluş tarafından ve o kuruluş adına ve hesabına Türkiye’ye bir iş için gönderilen ve yabancı ülkede sosyal sigortaya tâbi olduğunu belgeleyen kişiler ile Türkiye’de kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, yurt dışında ikamet eden ve o ülke sosyal güvenlik mevzuatına tâbi olanlar” sigortalı sayılmamaktadır. 6331 sayılı Kanunun 2’inci maddesinin ç bendine göre “çalışan istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal ve hizmet üretimi yapanlar” kanunun kapsamında değildir. 6331 sayılı Kanuna göre bütün kendi nam ve hesabına çalışanların geçirdiği kazalar iş kazası sayılmaz iken 5510 sayılı Kanuna göre sadece yurt dışında ikamet eden ve o ülke sosyal güvenlik mevzuatına tâbi olanların geçirmiş olduğu kazalar iş kazası sayılmamaktadır.

seyir_halinde_yangin_egitimi_h5736

Meslek ve Sanat Okulu Öğrencileri, Tarım ve Orman İşlerinde Çalışanlar, Hasta ve Maluller, Spor Faaliyetleri 

Resmî meslek ve sanat okulları ile yetkili resmî makamların izniyle kurulan meslek veya sanat okullarında ve yüksekokullarda fiilen normal eğitim süreleri içinde yapılan, tatbikî mahiyetteki yapım ve üretim işlerinde çalışan öğrenciler 5510 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılmamakta ve bu yüzden geçirdikleri kazalar iş kazası olarak değerlendirilmemektedir. Söz konusu kişiler 5510 sayılı Kanunun aksine 6331 sayılı Kanun kapsamında olduklarından dolayı meydana gelen kazalar iş kazası sayılır. Yine aynı şekilde 5510 sayılı Kanunun 6’ıncı maddesinde devam eden bentlerine göre “sağlık hizmet sunucuları tarafından işe alıştırılmakta olan veya rehabilite edilen, hasta veya malûller”, “Kamu idarelerinde ve Kanun’un ek 5. maddesi kapsamında sayılanlar hariç olmak üzere, tarım işlerinde veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz işlerde çalışanlar” ve son olarak “Gençlik ve Spor Bakanlığı, Spor Genel Müdürlüğü, Türkiye Futbol Federasyonu, bağımsız spor federasyonları tarafından yapılan her türlü gençlik ve spor faaliyetleri ile bu faaliyetlerle ilgili kamp, eğitim ve hazırlık çalışmalarında süreklilik arz etmeyecek şekilde görevlendirilenler” sigortalı sayılmadıklarından dolayı geçirdikleri kazalar iş kazaları sayılmazlar. Yalnız saymış olduğumuz kişiler ve faaliyetler 6331 sayılı Kanun kapsamında olduğundan dolayı yaşanan kazalar iş kazası sayılır.

SONUÇ

Bazı istisnalar dışında 5510 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılmayanların geçirdiği kazalar iş kazası sayılmazken,  6331 sayılı kanuna göre iş kazası sayılmaktadır. 5510 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılmayan Kanunun 16’ıncı maddesi kapsamında iş kazasından sonra sunulan

  • Sigortalıya, geçici iş göremezlik süresince günlük geçici iş göremezlik ödeneği verilmesi.
  • Sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanması.
  • İş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine, gelir bağlanması.
  • Gelir bağlanmış olan kız çocuklarına evlenme ödeneği verilmesi.
  • İş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölen sigortalı için cenaze ödeneği verilmesi.

haklardan faydalanamazlar. Bununla beraber işveren her ne kadar 5510 sayılı Kanuna göre iş kazası sayılmasa da söz konusu durumlar 6331 sayılı Kanuna göre iş kazası sayıldığından 3 gün içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna gerekli bildirimleri yapmakla yükümlüdür.

Read More